31 Temmuz 2012 Salı

Kategori


Hayvanlardan bahsederken hepsini aynı kategori altında, 'hayvan' olarak nitelediğinizde, onları zaten kafese tıkmış olursunuz. Hayvanlar arasında büyük farklar vardır, hepsi tek bir kategoriye sığmaz. Hayvan diyerek maymun ile karıncayı aynı kategoriye almak şiddet içeren bir yaklaşımdır. İnsanlar dışındaki tüm canlıları tek bir kategoride toplamak, her şeyden önce aptalcadır. Teorik açıdan saçmadır bu ve insanların hayvanlara uyguladığı şiddetin bir yansımasını ortaya koyar. Bu, bizi mezbahalara, sınai faaliyetlere ve hayvanların tüketimine götürür. Tüm bu şiddet, bu kavramsal indirgeme eğiliminde, genel olarak hayvanların tümünden bahsederken göz önüne serilir. Dile dikkat ediyorsam hayvanlardan bahsetmem; "spesifik olarak şu hayvandan" veya "bu hayvandan" bahsederim. Bu ayrımı pek çok filozof yapmıyor; önyargıları sürdürüyorlar. Yazarları değil, filozofları kastediyorum.

Jacques Derrida, 'hayvan' tanımına dair yaygın eğilimleri hedef alıyor. Felsefe öğrenimi görmüş yazar Jonathan Safran Foer, Hayvan Yemek'te şöyle diyor:

Belki "et" yoktur. Onun yerine bu hayvan vardır: bu çiftlikte büyütülmüş, bu tesiste kesilmiş, bu yoldan satılmış ve bu şahıs tarafından yenmiş olan - mozaik gibi, birbiriyle bütünleşmekten uzak ve her biri diğerinden farklı.

Etin öyküsünü böyle anlatmayı denesek ne olurdu? Tanımları değiştirmek, insan kavramını yeniden ele almak için çok mu geç?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder