30 Haziran 2014 Pazartesi

Sıkıntı



Bir mağazanın önünden geçerken vitrindeki yansımanıza mı, içerde neler olduğuna mı bakarsınız? Yoksa ikisine de bakmaz mısınız?

Jonathan Safran Foer'in editörlüğünde bir 'antoloji'... Katkıda bulunan isimlerden bazılarını sayalım: Malcolm Gladwell, Toni Morrison, George Saunders, Michael Lewis. Kısa öykü, makale veya anlatı fragmanlarından oluşan ve kışkırtıcı bir yanı da bulunması hedeflenen bu 'antoloji'nin sıra dışı tarafı ise, kitap formatında yayımlanmaktansa Chipotle restoran zincirinin kağıt bardak ve poşetlerine basılmış olması. Geçtiğimiz aylarda ABD'de büyük ses getiren ve kimi çevrelerin burun kıvırdığı bu proje, halen tam gaz devam etmekte ve onu kuşatan tartışmalar artık bir nebze dinmişe benziyor.

Marshall McLuhan, "Araç mesajdır," derken bugünleri görmemişti henüz, ama ileriyi görmüş olduğu aşikar... Antoloji diye adlandırdığım projenin hikayesi, yine Jonathan Safran Foer tarafında geliştiriliyor; anlattığına göre günün birinde Chipotle'da siparişini beklerken yazar, yanında kitabı veya cep telefonu olmadığı için sıkıntıdan patlıyor ve keşke etrafta okuyacak bir şeyler olsaydı, diyor kendi kendine. Restoran zinciriyle irtibat kuran Foer, restoranda bir başına sıkıntıya boğulan insanları edebiyatla haşır neşir hale sokacak bu projeyi geliştirip sunuyor ve böylelikle bugün, artık bu restoran zincirine adım attığınızda yemekleriniz yukarıda andığım bu dev yazarlardan minik okuma parçaları eşliğinde sunulur hale geliyor: bardakların ve yiyecek poşetlerinin üzerine basılmış halde. İrkiltici bir yanı olsa da fena fikir değil aslında, üzerinde kendi adınızın yazdığı bir meşrubat kutusuyla bakışmaktansa bir edebiyatçının metniyle baş başa kalmak, bir nebze daha iç açıcı, orası kesin. Foer, pek çok Amerikalının kütüphanelere gitmediğini ve kitap okumadığını belirterek bu projenin kendisi için anlamlı olduğunu belirtmiş; doğaya ve hayvanlara saygılı bir yaklaşım benimsediğini düşündüğü zincire, daha fazla sayıda insanı sıradan hayatlarının akışları içinde edebiyatla kaynaştıracağını savunduğu bu projeyi böylelikle kabul ettirmiş.

Edebiyatın 'yukarıda' konumlanması gerektiğini kim söylemiş? Yemekle birlikte tüketilecek ve nihayetinde çöpe atılacak olan bir bardağa yazılı olan bir metin, bir kitap sayfasının bıraktığı etkiyi bırakır mı insanda, orası tartışılır - yine de, oradan oraya savrulduğumuz hayat gailesine kapılıp gittiğimiz sırada, bir yemek molası esnasında zihni biraz eğip bükmek, telefonlarımıza gömülmektense kitaplarını belki de asla okumayacağımız birilerinin kaleme aldığı satırlarla ufku biraz genişletmek, hiç fena fikir değil.

#şiirsokakta'yı tercih ederim şahsen, o ayrı. 

(Alıntı, Foer'in adeta bir Miranda July ya da Padgett Powell edasıyla kaleme aldığı Chipotle metninden. Dave Eggers'ın benzer nitelikteki çalışması için bkz. Koltukname.)



27 Haziran 2014 Cuma

N-n-n

Artık duymayan kalmamıştır herhalde: Radikal sadece internet üzerinden yayın yapacak. Radikal Kitap alışkanlığı olanlara iyi haber; ek, belli şehirlerde, Hürriyet gazetesiyle birlikte verilecek. Bugün, Hürriyet'in eki olarak ilk defa yayımlanan Radikal Kitap'ta Ömer Türkeş'ten bir Oğlak Dönencesi incelemesi de yer alıyor. (Bağlantıyı veremiyorum, çünkü henüz dijitale düşmemiş, ama eski yıllardan bir başka Radikal Kitap bağlantısı vereyim: Yaz İçin Aşk Romanları Seçkisi... Atilla Birkiye derlemiş. Oğlak Dönencesi'nin Can Yayınları edisyonu da bu seçkide yer almakta bu arada ama aşk romanı olup olmadığı tartışmaya açık.)

Yeni ve iddialı bir kitap-satış sitesi: babil.com. Listelere ayrıca dikkat. Buzdolabının Üstündeki Kız'a bu aralar billboardlarda rastlarsanız şaşırmayın.

Robinson taşındı!

Ai Weiwei, Instagram'ı bacaklarını silah haline sokmuş insanların resimleriyle sallıyor. Protestoların ortasında devam etmekte olan Dünya Kupası'na yönelik bir eleştiri olup olmadığı bilinmiyor, ancak enteresan, takip etmenizi öneririm.

Bacaktan başparmağa geçelim: WhatsApp sayesinde siz de bu yeni hastalığın kurbanı olabilirsiniz! WhatsAppitis, tıp literatürüne girmiş bulunmakta.

Tüm şehir yavaş yavaş dev bir AVM'ye dönüşürken hafta sonu kaçamağı niyetine: Keşfedilmesi Gereken İstanbul Müzeleri.

Murakami'nin yeni romanının İngilizce çevirisi, bir ay kadar sonra yayımlanacak. Birkaç sene önce büyük keyifle okuduğum bir başka romanın, HHhH'nin ise Türkçesi yayımlanmış. Henüz Türkçe edisyonlarını inceleme fırsatı bulamadığım, ancak yaz kitapları öbeğime (!) eklediğim iki dikkate şayan eseri de ekleyeyim: Aralığın Onu ve 49 Numaralı Parçanın Nidası. Plajlarda, hamaklarda herkesin elinde ne varsa bende de o olsun demeyenlerdenseniz, bir göz atın.

Yeni kitap: Kalanlar, Tom Perrotta. Çeviren: Berrak Göçer. Kalanlar (Leftovers) bu yaz HBO'da fırtına estirecek gibi duruyor, ilk bölüm bu pazar yayınlanacak. Trailer için buraya.

Hafta sonunuz şen, keyfiniz daim olsun. (Görsel, Hackesche Höfe, Berlin.)






26 Haziran 2014 Perşembe

Giz



Yeryüzü, ömrümüz üstüne biz insanlara bütün kitaplardan daha fazlasını öğretiyor. Neden mi? Bize gizlerini kolay kolay vermiyor da ondan.

(Antoine de Saint Exupery, İnsanların Dünyası. Çeviren: Vedat Günyol; Say. Görselde, Köln Katedrali'nin önünde, yerde sergilenmiş bir slogan: "Burası tarihi önem taşıyan bir yer olabilir." Sanatçı: Braco Dmitrijevic.)

25 Haziran 2014 Çarşamba

Çarpık



İnsanların, konuşur ya da yazarken, düşünmeyi bir yana bırakıp birtakım tümdengelimlere giriştiklerini fark ettim. Sözcükleri, bir ucundan doğrunun çıkacağı hesap makinesi gibi kullanıyorlar. Budalalık bu. İnsan akıl yürütmeyi değil, yürütmemeyi öğrenmeli. Bir şeyi anlamak için bir alay sözcükten geçmek gereksiz, o zaman her şey çarpılıyor: insan, sözcüklere bağlanıp kalıyor. 

(A. De Saint-Exupery, Bütün Eserleri I. Çeviren: Bertan Onaran, Yazko, 1983. Görselde F. Gehry ve V. Milunic'e ait bir eser: Dans Eden Yapı, Prag.)

20 Haziran 2014 Cuma

N






Sevgili blog okuru, tatildeyim...

Dolayısıyla, haftaya her zamankinden daha zengin notlarla burada olacağımı umuyorum.

İyi tatiller!

13 Haziran 2014 Cuma

N-n-n

IMPAC Dublin, Vasquez'in: Düşen Şeylerin Gürültüsü.

'Ekmek yoksa futbol topu yesinler!' - Brezilya'nın çilesi. Graffiti demişken: Brezilya milli takımının uçağı ve Os Gemeos'un marifetleri.

Diren Çizgi Roman!

Radikal, kâğıda veda ediyor.

Robinson, Salt'a taşınıyor ve 15 Haziran Pazar günü, tüm kitapseverleri yardıma çağırıyor.

Yeni kitap: Kalanlar, Tom Perrotta. Çeviren: Berrak Göçer. Perrotta'nın romanı, ay sonunda Lost'un yaratıcılarının yapımıyla HBO'da olacak. Trailer aşağıda.

İyi tatiller.




6 Haziran 2014 Cuma

N-n-n

Notlar:

Van Gogh'un kulağı - ressamın erkek kardeşinin torununun torununun verdiği hücreler yardımıyla yeniden yaratılmış. Replika elbette... Bir kulağın başına daha neler gelebilir? Teğetsel bir bakınız verelim bu noktada: David Lynch, Blue Velvet.

"Kitabın sayfalarından birini öylesine yırtıp uçak yapma fikri sizi dehşete düşürüyorsa," tebrikler, kitap kurduymuşsunuz. Madde 8'e dikkat, kitaplardaki indirim yüzünden bir kütüphaneciyle beraber olmaktan bahsediliyor, ancak sanırım kast edilenin ne olduğunu kimse bilmiyor.

"Lütfen şiirlerimi geri ver."

İllüstrasyonlarıyla kitaplara can veren on sanatçı. 

Banksy, legoya dökülürse... Nathan Sawaya'nın eserlerini daha evvel paylaştığımı sanıyorum, lego ile çalışan diğer sanatçılar için, bkz. burası.

Bedelini öderseniz George R. R. Martin sizi de bir kitap kahramanı haline getirip öldürebilir: Her şey kurtlar için.

CIA gururla sunar: Hayvan Çiftliği, George Orwell.

Bunu yapmak istemezdim ama bu acıyı paylaşmazsam olmayacak: Steven Tyler ve baklava. Bütün hafta sonunu bu görüntüyü unutmaya çalışarak geçirirseniz yalnız olmadığınızı anımsayın.

Notları 'yaşayan sanatçı' Tilda Swinton ile kapatalım - iyi tatiller.


5 Haziran 2014 Perşembe

Okul



Okula gitmeye başladığımız günden itibaren hiçbir şey öğrenmedik; aksine, köreltildik ve sözcüklerden, soyutlamalardan oluşan bir sise gömüldük.

(Henry Miller, Oğlak Dönencesi. Çeviren: Avi Pardo. Yukarıdaki görselde Anish Kapoor'a ait Fil, aşağıda Arkeoloji ve Biyoloji adlı iş ve kimliği belirsiz küçük bir müze ziyaretçisi yer alıyor.)


4 Haziran 2014 Çarşamba

Tabu



S: Sanırım bu noktada pornografi ve müstehcenlik meselesine girmemiz gerek. Umarım mazur görürsünüz. Ne de olsa bu konunun erbabı sayılırsınız. "Müstehcenlikten yanayım, pornografiye karşıyım," dememiş miydiniz?

Miller: Oldukça basit aslında. Müstehcen olan doğrudandır; pornografi mevzunun etrafında dolanır. Ben gerçekleri söylemek gerektiğine inanırım, olduğu gibi, sarsıcı olacaksa olsun, yeter ki gizlenmesin. Başka bir deyişle müstehcenlik arındırıcı bir süreçtir, oysa pornografi karanlığı derinleştirir.

S: Ne açıdan arındırıcı?

Miller: Ne zaman bir tabu yıkılsa iyi bir şey olur, insanın canına can katan bir şey.

(Henry Miller, Paris Review söyleşisi, 1961. Görselde, tabulara karşı duran bir başka sanatçıya, Nobuyoshi Araki'ye ait bir kare.)


3 Haziran 2014 Salı

Sözcük



Neden korkuyoruz bu kadar, korkacak ne var? Sözcükler, sözcükler - sözcüklerin nesi korkutucu? Ya da fikirlerin? Tiksinti verdiklerini varsaysak bile, bizler bu kadar korkak mıyız? Her türlü şeyle yüzleşmedik mi şimdiye değin; savaş, hastalık, salgın ya da kıtlık vasıtasıyla yok olmanın eşiğine gelmedik mi defalarca? Müstehcenliğin abartılı kullanımı ile ilgili bizi tehdit eden ne olabilir? Tehlikesi nedir?


(Henry Miller, müstehcenlik hakkındaki görüşlerini paylaşıyor. Kaynak: Paris Review söyleşisi, 1961. Görselde, Miller'ın kadim dostu Brassai'nin objektifinden bir kare.)