kapı birden vuruldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kapı birden vuruldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2015 Salı

Birden!

Öylece durup derin bir soluk alıyorum. İkisi de bana bakıyor. Kendimi böyle durumlara sokmayı nasıl beceriyorum? Eminim böyle şeyler Amos Oz’un ya da David Grossman’ın başına gelmiyordur. Birden kapı vuruluyor. İkisinin de bakışları tehditkâr bir hal alıyor. Omuz silkiyorum. Benimle ilgisi yok. Benim öykümde kapının vurulmasıyla bağdaşacak herhangi bir şey yok. “Sav onu,” diye buyuruyor anketçi bana. “Kim olursa olsun, yolla.” Kapıyı biraz aralıyorum. Pizzacının çırağı. “Keret sen misin?” diye soruyor. “Evet,” diyorum, “ama pizza siparişi vermedim.” “Zamenhoff Caddesi, 14 numara yazıyor burada,” diyor, sipariş irsaliyesini işaret edip içeri girerek. “Bu bir şey kanıtlamaz,” diyorum, “ben pizza sipariş etmedim.” “Aile boyu,” diye ısrar ediyor. “Yarısı ananaslı, yarısı ançüezli. Ücret kredi kartıyla ödenmiş. Bahşişimi ver de gideyim.” “Sen de bir öykü için mi geldin?” diye sorguluyor İsveçli. “Ne öyküsü?” diyor pizzacı çırağı, ama yalan söylediği besbelli. Yalan söylemeyi pek beceremiyor. “Çıkar,” diyor anketçi, “hadi, çıkar tabancanı artık.” “Tabancam yok,” diye itiraf ediyor pizzacı çırağı mahcubiyet içinde, fakat karton kutunun altından bir satır çıkarıyor. 

“Ama iyi bir öykü anlatmazsa onu jülyen doğrayacağımdan emin olabilirsiniz, elini çabuk tutsa iyi eder.”

Merav Elbaz Berschner'in Etgar Keret öyküsünden uyarladığı ödüllere doyamayan Kapı Birden Vuruldu'su için sizi buraya alalım. 

Bu yılki !f'te, Keret'in Meduzot (Jellyfish) adlı film için beraberce yönetmen koltuğuna geçtiği, on parmağında on marifet eşi Shira Geffen'in Boreg (Self Made) adlı filmi gösterilecek, meraklısı kaçırmasın. !f'in edebiyattan ilham alan filmleri için ise buraya buyrun. Pasaj, haliyle Kapı Birden Vuruldu'dan; çeviri, elbete ki Avi Pardo'ya ait.

8 Temmuz 2014 Salı

Yalnız


O gittiğinden beri her gece farklı bir yerde uyuyakalıyordu; kanepede, salondaki koltuklardan birinde, bir berduş gibi balkondaki hasırın üzerinde. Ve her sabah dışarıda kahvaltı etmeye özen gösteriyordu. Cezaevindeki mahkumlar bile her gün avluda yürüyüşe çıkmaz mı? Kafede ona her zaman iki kişilik servis açılmış bir masa verip boş iskemlenin karşısına oturturlardı. Her zaman. Garson ona yalnız olup olmadığını özellikle sormuşsa bile. Diğer masalarda gülüp şakalaşarak birbirlerinin yemeklerini tadan ya da hesabı ödemek için tartışan iki-üç kişi otururken Miron tek başına Sağlıklı Başlangıç’ını yerdi - portakal suyu, ballı müsli, az yağlı inek sütüyle kafeinsiz duble espreso. Karşısında onunla şakalaşan birinin olmasını yeğlerdi tabii ki. Hesap geldiğinde onunla tartışacak, “Ondan alma! Avri, koy o parayı cebine. Bu benden,” diyerek parayı garsona vermeye çalışacak biri. Ama onunla oturacak kimse yoktu ve yalnız kahvaltı etmek evde kalmaktan yüz kat daha iyiydi.

Miron zamanının çoğunu diğer masaları gözlemleyerek geçiriyordu. Çevresiyle ilgilenmiyormuş gibi görünerek gazetenin spor ekini okuyor ya da büyük bir ciddiyetle borsa hisselerinin iniş çıkışlarını incelerken konuşmalara kulak kabartıyordu. Bazen biri yanına gelip gazetenin okumayı bitirdiği bölümünü almak için izin istiyor, o da başını sallayıp gülümsemeye çalışıyordu. Bir keresinde seksi bir genç anne bebek arabasıyla yanına geldiğinde ona banliyödeki tecavüz vakasını manşet yapan gazetenin ana sayfasını uzatmış ve “Nasıl da çılgın bir dünyaya çocuk getiriyoruz,” bile demişti. Ortak bir kadere işaret ettiği için insanları bir şekilde birbirlerine yaklaştıracak türden bir beyan olduğunu düşünmüştü, oysa seksi anne ona öylece bakmakla yetinmiş ve izin istemeden Sağlıklı Yaşam ekini de almıştı.

Sonra, bir perşembe günü kafeye şişman, terli bir adam girdi ve ona gülümsedi. Miron hazırlıksız yakalanmıştı. Ona en son gülümseyen kişi Mayan olmuştu, onu terk etmeden hemen evvel, beş ay önce. Mayan’ın gülümsemesi tartışmaya yer bırakmayacak kadar alaycıydı, oysa bu adamın gülümsemesi yumuşak, neredeyse özür diler gibiydi. Şişman adam eliyle oturmak istediğini
ima eden bir işaret yaptı ve Miron düşünmeden başını salladı. Şişman adam oturdu.

“Reuben,” dedi, “Bak, geç kaldığım için üzgünüm. On dediğimizi biliyorum fakat ufaklıkla kâbus gibi bir sabah geçirdim.” Miron’un aklından şişman adama Reuben olmadığını söylemek
geçti, fakat kendini saatine bakıp, “On dakikanın lafı mı olur? Dert etme,” derken buldu.

(...)

(Etgar Keret, Sağlıklı Başlangıç. Kapı Birden Vuruldu'da yer alıyor. Çeviri, elbette ki Avi Pardo'ya ait. Öyküden uyarlanan kısa film, bu yıl Cannes'da umut vaat eden genç yönetmenlere verilen Cannes Lions Genç Yönetmen Ödülü'nü almış. İzlemek isterseniz bağlantı burada. Görsel, East Side Gallery, Berlin'den.)

23 Ekim 2012 Salı

Sen?


Oğlum yuvadan dönüyor. Koşarak gelip bana sarılıyor. Evimde ne zaman bir televizyon ekibi görse koşup bana sarılır. Daha küçükken televizyoncular bunu yapmasını isterdi, ama artık gerek
yok, o bir profesyonel. Kameraya bakmadan bana doğru koşar ve sarılıp, “Seni seviyorum, Baba,” der. Henüz dört yaşında bile değil, fakat işlerin nasıl yürüdüğünü çözmüş benim tapılası
oğlum.
Karım o kadar başarılı değil, Ulusal Alman Televizyonu muhabirinin dediğine göre. Tutuk. Saçıyla oynayıp duruyor, arada kameraya bakıyor. Sorun değil aslında. Onu daha sonra kesip atmak mümkün. Televizyonun güzel tarafı bu işte. Gerçek hayatta öyle olmaz. Gerçek hayatta onu daha sonra kesip atamazsın. Sadece Tanrı yapabilir bunu ya da bir otobüs, onu ezerse. Veya korkunç bir hastalık. 
Bizim üst kattaki komşumuz dul bir adam. Tedavisi olmayan bir hastalık karısını ondan aldı. Kanser değil, başka bir şey. Bağırsaklarda başlayıp kötü ilerleyen bir şey. Altı ay kan sıçmış kadın. Adam bana öyle dedi en azından. Yüce Tanrı onu kesip atmadan altı ay önce. Adamın karısı öldüğünden beri çeşit çeşit kadın binamızı ziyaret etmeye başladı; yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor, ucuz parfümler kullanıyorlar. Olur olmaz saatlerde geliyorlar, bazen sabaha karşı. Adam emekli, üst kat komşumuz, zamanla bir sorunu yok. Bütün o kadınlar, karıma göre en azından, fahişe. Karım “fahişe” dediğinde ağzından doğallıkla çıkıyor, “şalgam” der gibi. Fakat kameraya doğal görüntü veremiyor. Mükemmel insan yoktur.
Oğlum üst kat komşumuzu ziyaret eden fahişelere bayılıyor. “Sen hangi hayvansın?” diye soruyor onlara merdivenlerde rastladığında. “Ben bugün fareyim, hızlı ve atik bir fare.” Kızlar ne demek istediğini anında anlayıp bir hayvan söylüyor: Fil, ayı, kelebek. Fahişeler ve hayvanları. Tuhaf, çünkü oğlum aynı soruyu başkalarına sorduğunda ne demek istediğini bir türlü anlamıyorlar. Oysa fahişeler ona hemen ayak uyduruyor.
Şimdi aklıma geldi, televizyon ekibi bir daha evime geldiğinde onlardan  birini getireyim karımın yerine, böylece daha doğal olur. Harikulade görünüyorlar. Ucuz, ama harikulade. Oğlum da onlarla daha iyi anlaşıyor. Karıma hangi hayvan olduğunu sorduğunda karım her seferinde ısrarla aynı şeyi söylüyor: “Ben hayvan değilim, canım, insanım. Annenim ben.” 
Ve oğlum her seferinde ağlamaya başlıyor.

(Kapı Birden Vuruldu, Etgar Keret. Çeviren: Avi Pardo. 'Sen Hangi Hayvansın?' adlı öyküden bir kesit. Alman televizyon kanallarından birinden gelen ekip, yazarı 'doğal halinde' kameraya çekmek ister ve olaylar gelişir.)

2 Ekim 2012 Salı

Dik!




İsrail kitapçılarında en çok çalınan kitaplara kime aitmiş dersiniz: Etgar Keret'e!

İnsanlar kaderlerini nasıl yönlendirebilir ki? Hayat bir uçurumdan aşağıya savrulmaya benzer. Seçim yapma özgürlüğün yere çarpana değin vardır. Benim karakterlerim her şey onların aleyhindeyken bile hayallerini bırakmıyor, umut etmekten vazgeçmiyor. Düşüşün acısını hafifletmiyor ya, yine de bir şekilde, kemikleri paramparça olmuşken başlarını dik tutmalarını sağlıyor. *

Etgar Keret, bugün, ITEF kapsamında, Hakan Günday ve Elif Bereketli ile söyleşiyor. Cezayir Restoran Konferans Salonu, saat: 18.00 - unutmayın. Konuşan balıklar, ceheneme açılan kapılar, sıkıntıdan patlayınca borular vasıtasıyla başka yerlere göç eden insanlar, dilindeki fermuarı açmak suretiyle eski ambalajından kurtulabileceğiniz sevgililer, mağrur kaybedenler, adi kahramanlar, kadrolu yedekler ve daha neler neler...

Herkesi bekliyoruz!

(Alıntı: Critical Mob söyleşisi.)








1 Ekim 2012 Pazartesi

Birden!


Geçen hafta duyurduk, yine hatırlatalım: Etgar Keret, ITEF davetlisi olarak İstanbul'da. Yeni kitabı Kapı Birden Vuruldu ile karşılayacağımız Keret, 2 Ekim Salı günü Hakan Günday ile bir söyleşi gerçekleştirecek. Yer: Cezayir Restoran, Galatasaray. Saat: 18.00. Elif Bereketli moderatörlüğündeki söyleşiyi kaçırmayın!

Keret'in son kitabı Kapı Birden Vuruldu, yazarın en yeni öykülerini kapsıyor. Biraz daha karanlık, biraz daha sert, biraz daha yetişkin haller, ama Keret aynı Keret - sarsıcı, vurucu, eğlenceli. Jonathan Safran Foer, bu öykülerden 'Keretesk' diye bahsetmiş, haksız da sayılmaz, tamamen Keret'e özgü bir atmosferden bahsetmek olası.

Anlayacağınız hafta, yeni kitap ve Keret eşliğinde hızlı başlayacak. Keret'in tüm kitapları dijital ortama da girdi bu arada; bu vesileyle duyuralım.

Tüm okurları bekliyoruz. ITEF kapsamındaki tüm etkinlikler için buraya.




24 Eylül 2012 Pazartesi

El bombası


Etgar Keret haftaya İstanbul'da, daha evvel duyurmuştuk hatırlarsanız. ITEF kapsamında şehre gelecek olan yazarı, en yeni öykülerini kapsayan son kitabı Kapı Birden Vuruldu da karşılayacak. Tekrar edelim -zira küçük bir değişiklik var programda- Keret'in etkinliği 2 Ekim Salı günü Cezayir Restoran'da. Keret, Hakan Günday ve Elif Bereketli ile laflayacak. Keret takipçilerini bekliyoruz; buyrun gelin ve hem tuhaf hem de son derece sarsıcı ve şaşırtıcı öyküler yazan bu ilginç figür ile sohbete siz de katılın.

Kapı Birden Vuruldu, Keret'in en yeni öykülerini kapsıyor; bu açıdan Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü'nden, Buzdolabının Üstündeki Kız'dan ya da Nimrod Çıldırışları'ndan biraz farklı. Yazar biraz daha olgun, anlattığı öyküler biraz daha karanlık. Keret öykülerinin tümünde olduğu gibi, bunlarda da her an her şey gerçekleşebiliyor; mizah, ironi ve hüzün, beklenmedik biçimlerde iç içe geçiyor. Fazla tüyo vermek istemiyorum ama şahane bir koleksiyon bu, yazarın gelişimini irdelemek için de uygun - bu vurucu öyküler eşliğinde şehre gelip kendi öykülerini dillendirecek olan Keret'i, yeni kuşak edebiyatın en ilginç seslerinden birini kanlı canlı görme fırsatını da kaçırmayın diyelim.

Bu arada Aykut Ertuğrul, Sabit Fikir'in eylül sayısı için şahane bir Nimrod Çıldırışları incelemesi kaleme almış; Ertuğrul, Eşek Şakasından Yapılma Öyküler başlıklı yazıda, "Gerçeklerden yapılma minik el bombalarını andırıyor Nimrod Çıldırışları öyküleri, Quentin Tarantino filmleri gibi,"diyor. Bu benzetme cuk oturuyor, bize daha fazla laf düşmez.

Kapı Birden Vuruldu, ABD'nin saygın yayınevlerinden FSG tarafından yayımlandı bir süre önce, pek çok da etkinlik yapıldı kitabın şerefine, Miranda July'dan tutun Jonathan Safran Foer'e, Gary Shteyngart'tan Ira Glass'e pek çok mühim figür, çeşitli okuma ve sohbetler için Keret'e eşlik etti. Keret'e ve Keretseverlere hitaben hazırlanan tumblr sayfası Something out of Something de epey ilginç bu arada, hazır bahis konusuyken es geçmeyelim. 

Yoktan bir şeyler yaratmak için bir şeyler uydurmak gerekir. Ama bir şeylerden bir şeyler yaratıyorsanız eğer, zaten orada olan bir şeyi, örneğin bir hissi alıp anlatıya çeviriyorsunuzdur. Edebiyat, doğası gereği buluşlar yapmaya değil, zaten var olanı dillendirmeye meyillidir. İyi bir kitap okuyorsanız eğer, okuduklarınızın uydurma olduğunu düşünürken bulmazsınız kendinizi; aksine, "Bahsettiği şeyi biliyorum," dersiniz. 

İyi haftalar!

(Görsel, Keith Haring. Pasaj, Words without Borders söyleşisinden alıntı.)




20 Eylül 2012 Perşembe

Sohbet


Yukarıdaki videoda Etgar Keret, Paul Auster gibi poz vermeye çalışınca Doğu Alman porno yıldızlarına benzediğinden, evine çekim yapmaya gelen gazetecilerin ona hikaye yazar gibi yapmasını söyleyip poz verdirdiğinde çektiği çileden ve sosyal hayattaki hipotezlerden bahsediyor.

Keret, İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali kapsamında 2 Ekim akşamı İstanbul'da olacak; Carl Johan Vallgren, Hakan Günday, Aslı Tohumcu ve Khalil Bendib ile katılacağı sohbette otosansürden ve şairin ehliyetinden bahsedecek. Keret'in öykülerini seviyorsanız bir de kendisini dinleyin diyoruz, başka da bir şey demiyoruz... Şehir ve Korku temalı ITEF hakkında bilgi için buraya buyrun.

Keret'in yeni kitabı Kapı Birden Vuruldu, arayı fazla açmadan, ekim ayında raflarda.