27 Aralık 2007 Perşembe

Peter Crumb ve Katilin Yedi Günü

Benim adım Crumb, “Ciğeri beş para etmez demek” sizin dilinizde. Para ederdi bir zamanlar, Soylu kediler ayaklarıma kapandığında. Ama ben çoktan kapasam da o sayfayı, Lanetli hatıralar bırakmaz peşimi. İzimi sürerler şehrin karanlık sokaklarında, Vahşetin, gaddarlığın tramvayını ben sürdüğümde. Geçmişimdeki trajedi beni derinden kazıdı, Ama yarım adam yapmadı. Mitoz bölünen kişiliğim dar alanlarda kısa paslaşıyor. Yedi günlük karanlık serüvenimde bir fark yaratmak amaçlanıyor. Serüvenim, seri cinayetlerim, hepsi benim. Sorgulayan vicdanım, vidalanmış kalbim. Ayık olduğum zaman, delirmediğim zaman sorarım kendime, İçinde bulunduğum hâlin asıl nedeni ne diye. Sonra bileğimdeki son model barkod gözüme ilişir. Ve iç çelişkileri silinir. Şok olmam gerekirken olmam. Koymam başımı ellerimin arasına. Ve sızlanmam. Çünkü rafta duran ürünün duyguları yoktur. Tadı benim kadar acı olsa da tüketilmek için vardır. Evet, beni galiba siz yarattınız. Ben de bu toplumun bir parçasıysam, beni sahipleniniz. Beni mazur görünüz diyemem ama, Anlamaya çalışınız. Kavrayacaksınız içinizde bir yerlerde beni. Ama lütfen olmayınız senli benli. Beni görürseniz selam vermeyiniz. Görmemezlikten geliniz. Çünkü benim buralarda işim bitti. Yedi gün tükendi.
Burak Burhan

26 Aralık 2007 Çarşamba

Kahramanın Sonsuz Döngüsü


Ölümsüz, yazar Paco Ahlgren’in ilk kitabı. 16 yıl boyu finansal analist olarak çalışan Ahlgren Ölümsüz’ü yaratırken borsadaki birikiminin yanı sıra Taoizm’den kuantum fiziğine uzanan geniş bir yelpazeden faydalanmış. Ölümsüz, çabuk okunan ve sürükleyici bir roman. Fantastik bir macera olmakla beraber her şeyden çok ana karakter Douglas Cole’un hayat içinde gelişiminin hikâyesi: Douglas Cole, daha 18 yaşına basmadan hayatta yapayalnız kalır. Yakasına yapışan hayaletleri, aklını kaçırdığını sanmasına sebep olan sanrıları ve tam olarak anlayamadığı doğaüstü yeteneklerini saymazsak… Borsada varını yoğunu kaybedip, kelimenin tam anlamıyla dibe vurduktan sonra, hayatı tam da kararacağı noktada yepyeni bir düzlemde aydınlanacak, Douglas Cole sadece kendi yaşantısını değil, tüm dünyanın kaderini değiştirecektir. Fantastik kurgusu ve soluk kesici hikâyesiyle Ölümsüz sıradışı bir roman. Öte yandan hem gerilim, hem bildungsroman özellikleri taşıyan Douglas Cole’un düşüş ve dünyayı yeniden kurgulayarak yükseliş öyküsünün, tüm dünya mitlerinde rastlanan unsurlar barındırdığını söylemek mümkün. Amerikalı antropolog ve yazar Joseph Campbell, pek çok demecinin yanı sıra Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda mitolojik öykülerin ortak unsurlarından bahsediyor. Campbell’a göre İsa’dan Osiris’e, Prometheus’a, Buda’ya hatta modern popüler kültürün yansımaları sayılacak Yıldız Savaşları filmine, Yüzüklerin Efendisi veya Harry Potter romanlarına kadar uzanan sonsuz söylenceler ve mitler içinde yinelenen tema dönüştürücü bir döngüden ibarettir. Kahraman yolculuğuna sıradan bir dünyada zorluklara göğüs germesi gereken sıradışı bir olaylar zinciriyle karşılaşarak başlar ve türlü engeller karşısında acı çekerek olgunlaşıp çoğu zaman yakınında onu yönlendiren bir güç unsurunun da yardımıyla sorunları aşarak sıradan dünyaya bu yolculuk esnasında değişmiş ve gelişmiş olarak geri döner. Yolculuğu sırasında kazandığı bilgeliği ve yeteneklerini dünyasına aksettirerek varlığını sürdürecektir.



O güç unsurunun Ölümsüz'ün Douglas Cole'u için Jefferson, İsa için Tanrı, Harry Potter için Albus Dumbledore, Luke Skywalker için Obi wan Kenobi, Frodo için Gandalph vs. olduğunu düşünürsek, yan karakterin öykünün ana kahramanının yaşadıklarında nasıl da önemli bir rolü olduğunu görürüz.


Campbell tanınan ve tartışılan bir figür olmakla beraber bir edebiyat eleştirmeni değil, Douglas Cole’un öyküsü ise tabii ki İsa’nın yaşam öyküsünden ya da Harry Potter’ın maceralarından farklı. Yine de kuantum fiziğinden Taoizm’e, borsaya, uyuşturucu bağımlılığına, müziğe, satranca değin uzanan bu açılımları geniş romanda Douglas Cole’un çehresinde Campbell’ın bahsettiği, insanlığın geçmişinden bu yana kültleştirdiği tüm söylence ve hikâyelerin ortak kahramanını ve onun dönüştürücü yolculuğunu anımsamak kaçınılmaz.



25 Aralık 2007 Salı

Anıkolik

Pagan Kennedy Amerika’da fanzini Pagan’s Head’le tanınan, yazıları Village Voice, Boston Globe, New York Times gibi dergilerde yayınlanan muhalif duruşlu bir yazar.

1995’te yazdığı Spinsters isimli romanı Orange Prize’a aday gösterildi. 1998’de yayınlananThe Exes isimli romanının ardından 2006 yılında Confessions of a Memory Eater – Anıkolik geldi.

Anıkolik zamana, belleğe ve hayatın kendisine dair bir roman. Ana karakter Win Duncan sabahları yatağından güçlükle doğrulan, hayatın kendisini getirdiği noktadan, işinden, evliliğinden ve dönüştüğü kişiden dolayı büyük bir memnuniyetsizlik ve artık pek de net hatırlayamadığı geçmişine yönelik derin bir özlem içinde yaşamına devam eden bir adam. Kişiyi geçmişindeki güzel anılara taşıyan ve bunları birebir (!) yaşatan bir ilaç olan Mem’in peşine düşerek, sürükleyici ve dokunaklı bir maceraya atılıyor. Kitap ilk bakışta fantastik görünse de barındırdığı fantastik öğeyi, zaman içinde geri dönüşler yaşatan bir ilaç olan Mem’i, Win Duncan’ın sancılı yaşantısını katlanılabilir kılan gündelik bir etmen olarak sunuyor. Bu bakışla Win Duncan ile Mem arasındaki ilişki bağımlıyla afyon arasındaki hatta bir kalp hastasının her gün aldığı ilacı arasındaki ilişkiyle paralel: İlaç kullanıcının hayatına devam edebilmesi için zaruri hâle geliyor. Anıkolik, pek çok şeyin yanı sıra sanırım en çok Win Duncan’ın tıkanışı, hayatında ileriye gidememesi hakkında. Mem bu noktada olsa olsa bir yanılsama; şimdinin acımasızlığından, zamanın çarklarından insanı sakınacak bir ilaç elbette ki yok…

Pagan Kennedy kitabı yazarken Alzheimer hastalığına karşı geliştirilen bazı hafıza stimülatörlerinden etkilendiğini söylüyor. Memory Pharmaceuticals isimli bir ilaç firmasının unutuşun sis bulutunu dağıtan Mem 3454 adında ve henüz deney aşamasında olduğu bir ilaç dahi mevcut. Tabii ilaç firmasının tasarısı, Pagan Kennedy’nin Mem’i gibi geçmişte geri dönüşler yaşatmaktan ziyade hafızayı güçlendirmeye yönelik. Pagan Kennedy de kendi geçmişini 30’unu geçtikten sonra giderek daha az hatırlar olduğundan bahsediyor ve deney aşamasındaki bu ilaçlarla ilgili okuduğu haberlerden esinlenerek Win Duncan’ın hikâyesini kurduğunu belirtiyor.

Anıkolik kolay okunan ama ardında pek çok soru işareti bırakan bir kitap. İçinde yaşadığımız karanlık çağda çizgisel akmamakta ısrarlı, bölünmüş zamanın kendisine, geçmişin kurgulanmasına, bireyin varoluş sorununa dair…

Sirenler Yunan mitolojisinden, en çok da Odyssea'dan aşina olduğumuz, yarı kuş yarı kadın bedenli, kimi zaman aslan yeleli olarak tasvir edilen mitolojik varlıklar. Bu karanlık, tehlikeli, hüzünlü ve güçlü yaratıklar yeraltına hapsedilen arkadaşları Persephone'ye yaktıkları ağıtlarla tanınıyorlar. Şarkılarını duyan denizcileri rotalarından caydırıp kendi kayalıklarına çekerek mahvolmalarına sebep oldukları ve seslerine kayıtsız kalmanın olanaksızlığı farklı söylencelerin ortak noktası.

Siren Yayınları'nı 2007 yılının Ağustos ayında, yaşamın kıyısında bir yerlerden yükselen ağıtları göz ardı edilemeyen mitolojik sirenlerden ilham alarak kurduk. İçinde yaşadığımız zamanların ruhunu yansıtmak isteğiyle...

Sirenin Sesi'nde yayınladığımız kitapların ve yayın sürecinin perde arkasını elimizden geldiğince nakledeceğiz.