jorge luis borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jorge luis borges etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mayıs 2011 Perşembe

Sinir akımı

"Ne yapmak istediğimi kim bilir? Herhangi birinin ne yapmak istediğini kim bilir? Böyle bir konuda nasıl emin olabilirsin? Bütün mesele beyin kimyasından, ileri geri gidip gelen sinyallerden, korteksteki elektrik enerjisinden kaynaklanmıyor mu? Bir şeyin gerçekten de yapmak istediğin şey mi, yoksa sadece beyindeki bir tür sinir akımı mı olduğunu nasıl anlarsın?" (...)

Ecel terlerinin kıskacında uyandım. Kendi ıstıraplı korkularıma karşı savunmasız. Benliğimin merkezinde bir duraklama. Yataktan çıkıp duvarlara ve merdiven tırabzanlarına tutuna tutuna karanlık evin içinde dolaşmaya isteğim ve takatim yoktu. Yolumu bulmaya, bedenime geri dönmeye, dünyaya yeniden girmeye mecalsizdim. Ter kaburgalarımdan aşağıya süzülüyordu. Radyonun dijital saati 3:51'i gösteriyordu. Böyle zamanlarda hep tek sayılar olur. Ne demektir bu? Ölüm tek sayılı mıdır?

Yaşam artırıcı sayılar da var mıdır, tehlike yüklü diğer sayılar olduğu gibi?


(Beyaz Gürültü, Don DeLillo. Dost Kitabevi Yayınları, çeviren: Handan Balkara. Çağdaş edebiyatın en güçlü, en temel yapıtlarından biri. Yukarıdaki görsel Federico Clemente'ye, aşağıdaki ise Borges'e ait. Otoportre, körlük sonrası.)

13 Ağustos 2010 Cuma

Dünya -uğursuz bir biçimde- gerçektir. *

Pavese, Yaşama Uğraşı'nda edebiyatın hayatın saldırılarına karşı bir savunma olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Rüya görerek, rüyada geçmiş olayların olmadığını, her şeyin eylem olduğunu fark ettim; hiçbir şey özet değil - çağrışım sanatının modeli."

Çağdaş insanın rüyalarını aktarabildiği pek çok medyum mevcut elbette, ama sinema bunların arasında ilk akla geleni. Rüya, çağrışım ve sinema demişken Christopher Nolan'ın yaz hediyesi Inception'a geçeceğimi sandıysanız, yanıldınız. Bu yıl iki farklı edebiyat uyarlaması beyazperdede karşımıza çıkacak, biri Haruki Murakami'nin Norwegian Wood'u (Türkçede Doğan İmkansızın Şarkısı adıyla yayımladı) diğeri ise Ishiguro'nun Never Let Me Go'su.(YKY-Beni Asla Bırakma.) Ishiguro uyarlamasının bu yıl Londra Film Festivali'nin açılışında gösterileceği söyleniyor. Murakami'nin Norwegian Wood'u ise Venedik Film Festivali'nin ağır topları arasında. Sevdiğim kitapların sinema uyarlamaları karşısında korku duyduğumu itiraf etmekle beraber, uyarlamaların metne ait bir okuma olarak değerlendirildiğinde cazip bir yanları olduğunu yadsıyamam, dolayısıyla bekleyişe geçtim bile.

Okuma demişken, yaz dur durak bilmeden çullanırken üzerimize, insan ister istemez kütüphanesine sığınıyor. Rafların arasından sayfaları sararmış, 1990 basımı bir kitap, Jorge Luis Borges'ten Sonsuzluğun Tarihi. Yayınevi Düzlem, çeviren Ayşe Atalay, yayım yılı 1990. Bu haftanın vedası buradan: "Mallarme'a göre dünya kitap için vardır. Bloy'a göre ise biz, büyülü bir kitabın harfleri, sözcükleri, ya da satırlarıyız. Ve bu hiçbir zaman bitmeyecek kitap, dünyada olan tek şeydir. Daha iyi bir anlatımla, dünyanın kendisidir."

Serin kalın...