30 Aralık 2013 Pazartesi

Dinle!



Paul Auster: Şöyle diyeyim. Belli bir yaşa geldik şimdi; onca şeyi geride bırakmışız; muhtemelen önümüzde uzanandan fazlasını...
Lou Reed: ... en azından yolu yarılamışız.
Paul Auster: ... sevdiğimiz, önem verdiğimiz onca insan artık aramızda değil; ama sen onları içinde taşıyorsun. Yaşın büyüdükçe yaşantın, hayaletlerle yaptığın sessiz sohbetler halini alıyor. Bunu hem hüzünlü hem de huzur verici buluyorum ben. Yaşlandıkça maneviyatın da derinleşiyor. Hayaletlerle yaşıyorsun ve onların sana söyleyecek çok şeyi oluyor. Dikkatle dinlersen pek çok şey öğrenebilirsin onlardan. 

(DazedDigital, Lou Reed-Paul Auster söyleşisi. Görselde Lou Reed, Mick Jagger ve David Bowie ile sohbette...)

27 Aralık 2013 Cuma

N-n-n

Radikal Kitap'tan Yılın 100 Kitabı - Kerouac'ın Big Sur'üyle Keret'in Yedi Güzel Yıl'ı da listede.

"... artistik aforizmalarla hiç işi olmaz, ama her kitabıyla gönlünüzü çalmayı, size ‘iyi ki edebiyat var’ dedirtmeyi başarır." - Banu Yıldıran Genç, Agos Kirk için Keret'i ve Yedi Güzel Yıl'ı yazmış.

Express, Bir+Bir ve Roll'u sahiplenme vakti! 

Sergi: Kağıdın Ruhu.

2013'te neler oldu? Sabit Fikir, edebiyat üzerinden özetlemiş.

"... Eğer esin kaynağınız tükenirse İstanbul'a gidin ve şehrin kargaşası içinde birkaç gün geçirin; gözlemleyerek, dinleyerek, martıları besleyerek, aynı anda hem küçücük hem de genişlemiş gibi hissederek." Mayıs tarihli; ben henüz rastladım - Elif Şafak'tan yazarlara tavsiyeler. Martılar mühim.

İlham demişken: Yoko Ono'dan -gelen ilham doğrultusunda- sınırlı sayıda basılacak bir kitap haberi.

Jim Jarmusch'un Only Lovers Left Alive tanıtımı ile huzurlarınızdan çekiliyorum.

Sağlıcakla.







26 Aralık 2013 Perşembe

Kirli


Ama beyaz tahtanın ucunda, kıyıda, seni yukarı atması için bütün ağırlığınla abanacağın yerde, iki karanlık alan var. Aydınlıkta iki düz gölge. Belli belirsiz iki siyah oval. Tahtanın ucunda iki kirli nokta.

Senden önce atlayan insanlardan kalmış hep. Orada dururken ayakların ezik büzük, sert ve ıslak yüzeyde inciniyor ve o iki koyu lekenin insanların derilerinden geriye kaldığını görüyorsun. Gerçek ağırlığı olan insanların ortadan kaybolma şiddetiyle ayaklarından soyulan deriler bunlar. Senin sayamayacağın kadar çok insan, iz bırakmadan kaybolmuş. Ortadan kayboluşlarının ağırlığı ile sürtünüş, yumuşak ve hassas ayaklarından küçük parçalar bırakıyor geriye; deri zerreleri, kırıkları ve parçaları tahtanın ucunda, güneş altında küçücük ve yayvan bir halde dururken kirlenip kararıyor, bronzlaşıyor. Kümelenip yayvan oluyor, birbirlerine karışıyorlar. İki daire halinde kararıyorlar.

(...)

Ama tahtayı temizlemeleri lazım. Bunu bir an düşünen biri bile tahtanın ucundan insan derilerini, eskiden burada olanın iki siyah hatırasını, buradan bakıldığında göz gibi duran, kör ve şaşı gözler gibi duran bu benekleri temizlemeleri gerektiğini anlar.

(İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler, David Foster Wallace. Çeviren: Sabri Gürses. Görselde, Pat Steir'a ait bir iş.)

23 Aralık 2013 Pazartesi

Ayna

Binlerce kişi, geçtiğimiz hafta, Yayoi Kusama'nın David Zwirner Galerisi'ndeki sergisinde yer alan Aynalı Oda'da kırk beş saniyeliğine bulunmak için dört ila sekiz saat beklemiş, uzay deneyimi yaşattığı iddia edilen ortamda -aynalar yardımıyla çoğalan- kendi fotoğrafını çekmiş ve sosyal medya aracılığıyla paylaşmış, bir tür çılgınlık yaşanmış.

Yılın kelimesi 'selfie' seçilmişti ya; kendince, kendini yinelediğince, hep kendine...

Daha evvel paylaşmıştık, öyleyse şimdi yineleme vakti:

Birkaç gün sonra Murray bana, Amerika'nın en çok fotoğrafı çekilen ahırı diye bilinen ve çok turist çeken bir yeri sordu. Taşrada otuz beş kilometre yol alıp Farmington civarlarına gittik. Otlaklar ve elma bahçeleri vardı. Birbiri ardına sıralanan tarlaların arasında beyaz çitler uzanıyordu. Kısa süre sonra tabelalar göze çarpmaya başladı. AMERİKA'NIN EN ÇOK FOTOĞRAFI ÇEKİLEN AHIRI. Söz konusu mahale ulaşana kadar beş tabela saydık. Geçici otoparkta kırk araba ve bir tur otobüsü vardı. Bir keçi yolundan yürüyüp seyir ve fotoğraf çekimi için ayrılmış ve hafifçe yükseltilmiş yere çıktık. Herkesin elinde fotoğraf makineleri vardı; bazılarında üç ayaklı sehpalar, teleobjektifler, filtre takımları. Bir adam barakasının içinde kartpostallar ve slaytlar satıyordu-ahırın o yükseltilmiş noktadan alınmış resimlerini. Bir ağaç topluluğunun kenarında dikilip fotoğrafçıları izledik. Murray arada bir küçük bir deftere birtakım notlar karalayarak bir türlü bozulmayan sessizliği korudu.

"Kimsenin ahırı gördüğü yok," dedi sonunda.

Uzun bir sessizlik daha oldu.


"Ahırın yolunu gösteren tabelaları bir kere gördükten sonra ahırı görmek imkansızlaşıyor."*

Aynadaki ne? Acayipliklerle dolu bir dünyada, bazen görmek yetmiyor; hayat, yine süregidiyor; kendince, kendini yinelediğince, hep kendine...

İyi haftalar.

(*Beyaz Gürültü, Don DeLillo. Dost Kitabevi Yayınları; çeviren: Handan Balkara. )

20 Aralık 2013 Cuma

N-n-n



Bir başka çağdan gelsin: John Steinbeck'in Nobel Ödül Töreni konuşması. 

Franz Kafka bilgisayar oyunu - o da ne ola diyenler için, buyrun, burada: iOS, PC, Mac, Android ve Linux platformlarında.

"En iyimser haliyle, kütüphaneyi kavrama biçimimiz, tıpkı evreni kavrama biçimimiz gibi sınırlı." Borges'in Babil Kütüphanesi mimariye ilham veriyor. Bir de gündem maddesi ekleyelim madem: Milli Kütüphanenin hurdaya çıkan kağıtları.

Umberto Eco'dan hayali toprakların haritaları. Bu bağlantının üzerine bir de Hayali Yerler Sözlüğü verelim ve yine Borges'e dönelim: "Dayanma gücümü yitirerek, sonsuz ufaklıkta, ışıltılı bir labirent düşledim: ortasında bir su testisi duruyordu; ellerim neredeyse testiye dokunacaktı..."

100 Euro'ya Picasso - güzel proje. Pek bilinmeyen bir Van Gogh tablosu, 'Yeşil Buğday Tarlaları, Auvers,' Washington yolundaymış. Son olarak vahim bir haber: Miro vakfı, İstanbul'daki Miro sergisinin kapatılmasını talep ediyor. 

Arnon Grunberg'in Hastalıksız Adam'ıyla Monika Maron'un Acayip Bir Başlangıç'ı şimdi kitapçılarda, blog yazarınızın ise çalışma masasında, okunmayı bekliyor.

Bu haftanın notlarını Cennete Uzanan Merdiven heykeliyle kapatalım bari: rivayet o ki, bulutlu günlerde, merdiven göğe doğru yükselip gözden yitiveriyormuş.

İyi tatiller.

(Görselde Hundertwasserhaus, Viyana.)


19 Aralık 2013 Perşembe

Gerekçe



...

Her Olasılığa Karşı Elinin Altında Bulunmasını Arzuladığın Kitaplar,

Belki Bu Yaz Okumak İçin Bir Kenara Kaldırabileceğin Kitaplar,

Kitaplığında Öteki Kitaplara Eşlik Etmesi İçin Gerek Duyduğun Kitaplar,

Sende Beklenmedik ve Çılgınca Bir İlgi Uyandıran, Üstelik Buna Haklı Bir Gerekçe Bulamadığın Kitaplar

...


(Listenin hası; Italo Calvino'dan, listenin tamamı için bkz. Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, s. 21. Çeviren: Eren Yücesay Cendey, YKY. Son madde blog yazarınızın bir okur olarak hayatının en sürprizli deneyimlerine önayak olmuştur, belirteyim. Görselde, Kristina Lahde'nin Telefon Rehberi Kovanı, thisiscolossal aracılığıyla.)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Mesela...



1. Daha çok ve daha sıkı çalış.
2. Düzen dahilinde çalış.
3. Dişin kaldıysa temizle.
4.Tıraş ol.
5. Banyo yap.
6. İyi beslen - meyve, sebze, süt.
7. Hiç içme ya da az iç.
8. Her gün bir şarkı yaz.
9. Temiz giysiler giy - iyi görün.
10. Ayakkabılarını boya.
11. Çoraplarını değiştir.
12. Pijamalarını sık sık değiş.
13. Bir sürü güzel kitap oku.
14. Sık sık radyo dinle.
15. İnsanları daha yakından tanı.
16. Çiftliği temiz tut.
17. Yalnızlığa kapılma.
18. Mutlu kal.
19. Umut makinesini çalışır halde tut.
20. Güzel rüyalar gör.
21. Fazladan paranın tamamını bankaya yatır.
22. Para biriktir.
23. İnsanlarla vakit geçir ama vakit harcama.
24. Mary ve çocuklara para gönder.
25. Güzel çal, güzel söyle.
26. Daha iyi dans et.
27. Savaşı kazanmaya yardımcı ol - faşizmi yen.
28. Anneni sev.
29. Babanı sev.
30. Pete'i sev.
31. Herkesi sev.
32. Kararını ver.
33. Uyan ve mücadele et.

(Liste: Woody Guthrie'nin 1942 yılı için temennileri.)

17 Aralık 2013 Salı

Kaçış



Liste kültürün başlangıç noktasıdır. sanat ve edebiyat tarihinin başlangıcıdır. Kültür ne ister? Sonsuzluğu anlaşılır kılmak ister. Aynı zamanda düzen yaratmak ister - hep değil ama, kimi zaman. Peki insan olarak sonsuzlukla nasıl yüzleşebiliriz? Kişi anlaşılmaz olanı nasıl kavrayabilir? Listeler, kataloglar, müze koleksiyonları ve ansiklopediler ile sözlüklerin yardımıyla. Don Juan'ın yattığı kadınları sıralamanın bir cazibesi vardır: Mozart'ın libretto metinlerini yazan Lorenzo da Ponte'ye bakılırsa 2063'tür bu sayı. Aynı zamanda pratik listeler de yaparız -alışveriş listesi, vasiyetname, menü- ve bunlar da kendilerince kültürel başarılar sayılır. (...) Liste kültürü yok etmez; onu yaratır. Kültürel tarihte nereye bakarsanız listelerle karşılaşırsınız. Baş döndürücü niteliktedir bunlar hatta: azizlerin, ordular ve şifalı bitkilerin, hazinelerin ve kitap adlarının oluşturduğu listeler. (...) Benim romanlarım da listelerle doludur bu arada.

 Soru: Neden gerçekte tamamlamamızın mümkün olmadığı şeyleri tamamlamak için bunca vakit harcıyoruz?

Bir kısıtlamamız var bizim, son derece caydırıcı, utanç verici bir kısıtlama: ölüm. Bu yüzden sınırsız olduğunu, dolayısıyla sonu olmadığını var saydığımız şeyleri bunca severiz. Ölüme kafa yormaktan kaçmanıın bir yoludur bu. 

Listeleri seviyoruz çünkü ölmek istemiyoruz. 

(Umberto Eco, Der Spiegel ile Louvre'daki liste temalı sergisi hakkında söyleşiyor. Listelerin de, listelenmesi gerekenleri de sonu, bir türlü gelmiyor... ve her liste, hep eksik. Görselde envanter çıkarmaya müsait gibi duran bir an, Asmalımescit - kaç pencere, kaç ayna, kaç yansıma: kaç sıçrama?)

16 Aralık 2013 Pazartesi

Liste

Listelere devam:

2013'ün En Şaşırtıcı Fotoğrafları, Time. Şahsi favorilerimden dev ördeğin Avustralya sularında arz-ı endam etmesiyle başlıyor. Kendisinden daha önce notlarda bahsetmişim: şurada ve şurada. Mashable'ın '2013'ün En Tuhaf Anları' listesinde de kendisine rastlıyorsunuz.

Teknolojide Çığır Açan 10 Atılım, MIT Technology Review.

Sokak Sanatının En İyileri, 2013; Buzzfeed.

En İyi 20 Yeni Grup, 2013; Paste Magazine.

En İyi Müzik Videoları, 2013; Paste Magazine. (Bir numarada Bob Dylan, interaktif.)

En Çok Kazanan Müzisyenler, 2013. Forbes. 

Dizginlerinden Kurtulan Müzisyenler, 2013; Stereogum. (Sektöre sırt çevirip dinleyici desteğiyle müziğe yönelenlerden bir derleme. Her şey Forbes'un verilerinden ibaret olmak zorunda değil.)

Ülkeler, Seyahat için 10'luk liste; Lonely Planet. 

En İyi Filmler, 2013; Guardian.

Tasarım Ödülleri, 2013; Wallpaper. 

Yılın Filmleri, 2013; The New Yorker.

En İyiler, 2013; Radikal.

Yılın Albümleri, 2013; Gorilla vs. Bear. 

Sanat Eleştirmenlerinin Favorileri, 2013; Whitehot Magazine.

Instagram'ın En Klişe Fotoğrafları, Mashable. (Yine insaflı olmuş.)

Listelerden bayılacak gibi olduysanız misyonumu tamamlamış sayılırım. Bu daha başlangıç, çoğu liste henüz oluşuyor, ayın sonlarına doğru liste kusar halde olacağız.

Yarın bu damardan devam.


13 Aralık 2013 Cuma

N-n-n


Kaçıranlar olduysa tekrarlamanın tam zamanı şimdi: Madiba Büyüsü, Nelson Mandela seçkisiyle Afrika masalları.

Sene sonu gelince listeler de beraberinde geliyor elbette - listeye inanmayıp listesiz kalmamam gerektiği inancıyla ilgiyle takip ediyorum. Birer özet niteliğinde olan ve seçilenden çok seçen mecranın tercihlerini ortaya koyan listelerin tümüne birer bağlantı verecek değilim, ancak ilginç bulduklarımı kendimce listeleyeyim diyorum: Amazon Yılın Kitapları, Barnes & Noble Yılın Romanları, Sabit Fikir 2013'ün Öne Çıkan Elli Romanı, NPR 2013'ün En Güzel Kitapları, Goodreads 2013'ün En İyi Romanları. Yeterince fazla sayıda liste taradınız mı liste kavramının anlamsızlığına ikna olmamanız mümkün değil; bir kere indirgemeci ve hiyerarşik, üstelik iddiası ne olursa olsun subjektif, çoğunlukla kriterleri belirsiz ya da tartışmaya açık vs. vs., ama ne demiştik en başta: listeye inanma, listesiz kalma. Komitelerce oluşturulmuş yılın kitapları listelerini veya kriterleri muğlak anketleri değil de, şahsa ait, dolayısıyla subjektif, mümkünse (klişeden uzak kalacak denli) tematik, her listenin illa ki eksik olacağının bilinciyle yapılmış listeleri daha ilgi çekici buluyorum.

Buyurgan sıralamalardan bunalanlara listemsi bir döküm gelsin: Öğretmenlerin derste topladığı oyuncaklar ve oyuncaksı şeyler, Victoria & Albert Müzesi'nde sergide. Farkı özgünlüğünde!

"Yılın ...'sı" damarından devam: Pantone, 2014 için Yılın Rengi'ni açıklamış: Parlak Orkide! (Kelimelerin yerleri değiştirildiğinde (Orkide Parlak) en alasından sahne ismi de oluyor.) Resimdeki orkideye aldanmadan bakarsanız 2014'ün rengi epey sası; ama önemi yok, bunun daha 2015'i, 2016'sı var...

Faber'den 2014'ün kalemi geliyor şimdi de: yazı yazmak için kullandığımız bu mühim alet, karatlarla maratlarla tanımlanınca maksadından şaşmış ama heyhat! 4350 ve 9500 dolarlık seçeneklerle pek şaşaalı.

Rotten Tomatoes'dan: Yılın Filmleri.

Design Museum'dan: Yılın Tasarımları.

Reuters'dan: Yılın Fotoğrafları.

Şu noktada bunca liste sayıp dökünce seneyi kapatmaya hazır hale gelmiş bulundum sevgili blog okuru. Resmen bittim...

Listeleriniz şen olsun!

(Görselde: güç okunuyor da olsa Bir Fazlası.)




12 Aralık 2013 Perşembe

Asla!


Patron gibi davranmıyor; direktiflerin çoğu senaryonun içinde zaten... Sally (Hawkins) ve ben (çekimin) ilk günlerinde biralarımızın başında ağladık durduk çünkü nasıl altından kalkacağımıza dair hiçbir fikrimiz yoktu. Ve, herkes gibi, (Woody Allen'a) büyük saygımız olduğundan, onu mutlu etmek istiyorduk. 

Sonraları onu asla mutlu edemeyeceğini anlıyorsun ve işini yapmaya devam ediyorsun. 


(Cate Blanchett, Blue Jasmine'in çekim sürecinde yaşadığı sıkıntılardan dem vuruyor. Blanchett'in ağladığını hayal etmek güç olsa da, Woody Allen'ın setteki mesafesini kestirmek mümkün. Geçen hafta Allen'ın 12 Ocak 2014'te gerçekleşecek Altın Küre Ödül Töreni'nde Cecil B. DeMille Ödülü'nü alacağı açıklandı ancak ödül törenlerine katılmamakta ısrarlı olan yönetmenin yerine, ödülü kabul etmek üzere aktris Diane Keaton törende bulunacak. Görselde tüm zamanların favorisi Annie Hall'dan bir kare, Keaton bütün zarafetiyle...)

11 Aralık 2013 Çarşamba

Şişko


Şaşırdım mı? Tabii ki şaşırdım. Bir hatunla çıkarsın. İlk buluşma, sonra ikinci, orada bir restoran, burada bir film, her zaman gündüz seansı. Yatmaya başlarsınız, sevişmeler olağanüstüdür, bir süre sonra duygusallık da başlar. Ve sonra, bir gün, iki gözü iki çeşme sana gelir. Ona sarılır ve sakin olmasını, her şeyin yolunda gittiğini söylersin. Artık tahammül edemeyeceğini söyler, bir sırrı vardır, öyle böyle bir sır değil, gerçekten korkunç bir şey, bir lanet, sana daha önce söylemek istediği ama bir türlü cesaret edemediği bir şey. Bu sırrın ağırlığı altında ezilmektedir ve artık söylemek zorundadır, yoktur başka çaresi ama söyler söylemez onu terk edeceğinden de emindir ve sana hak vermektedir. Sonra tekrar ağlamaya başlar.

Seni terk etmeyeceğim, dersin. Etmeyeceğim. Seviyorum seni...

(Etgar Keret, "Şişko," Nimrod Çıldırışları. Çeviren: Avi Pardo. Görsel, Etgar Keret'in facebook sayfasından alınma; geçen hafta Guadalajara Kitap Fuarı kapsamında gerçekleşen etkinlikte Meksikalı aktör Diego Luna, aralarında Şişko ve Kneller'in Mutlu Kampı'nın da bulunduğu kimi öyküleri okumuş/canlandırmış. Basına kapalı olan etkinlikten yegane fotoğraf, Keret'in kendi sayfasında paylaştığı...)

10 Aralık 2013 Salı

Efsane



Efsane: Begbie'nin şahane bir mizah anlayışı vardır.
Gerçek: Begbie'nin mizah anlayışı tamamen başkalarının, genellikle arkadaşlarının bahtsızlıklarına, hezimetlerine ve zayıflıklarına yöneliktir.
Efsane: Begbie'nin kankaları onu sever.
Gerçek: Begbie'nin kankaları ondan korkar.
Efsane: Begbie kankalarına asla kelek yapmaz.
Gerçek: Kankaları genellikle bu önermenin sınanmasına olanak tanımayacak kadar sakıngandırlar. Sınama olanağı buldukları münferit durumlarda da, bunu çürütmeyi başarmışlardır.

(Trainspotting, Irvine Welsh. Çeviren: Avi Pardo. Begbie'ye dair efsaneler ve gerçekler, Renton'ın anlatımıyla. Welsh'in Trainspotting'i, İskoçya'da okur katılımıyla oluşturulan Son Elli Yılın Romanları listesinde bir numara oldu. Listede iki numarada Lanark, üç numarada Siyah ve Mavi var. Welsh, geçtiğimiz günlerde Trainspotting ve Porno'nun Begbie karakteri hakkında kaleme aldığı 'He Aint Lager' adlı öyküyü evsizler yararına çıkartılan ve evsizlerce satılan Big Issue dergisinde yayımlatarak büyük alkış topladı; Big Issue'nun satış rakamı henüz belli değil, ama rekora gideceği düşünülüyor. Welsh, "Evsizlik maalesef Batı dünyasında epey yaygın ve siyasi liderlerin önceliklere yönelik zaaflarıyla ilintili," diyerek ayarı vermiş... Herkesin bir Begbie'si yok mu hayatında; sever gibi yapıp döven, atsan atılmaz-satsan satılmaz kabilinden?)

9 Aralık 2013 Pazartesi

Taslak



İlk taslağımı yazarken hep bunun önemli olmadığına ikna etmeye çabalarım kendimi. Duvarı aşmanın yollarından biridir kendini bunun önemli olmadığına ikna etmek. Kimsenin ilk taslağı göreceği yok. Kimse ilk taslağı umursamaz. Kendine bu yüzden işkence ediyor olabilirsin ama açıkçası, her ne yaptıysan düzeltilebilir.

Şimdilik sadece kelimeleri dök dışarı. Nasıl yazabiliyorsan öyle yaz hikayeyi, sonra düzelt.


(Neil Gaiman, yazarlığın sancılarından bahsediyor. (bkz. Nerdist Podcast.) Görselde, Tünel Meydanı civarında bir garaj girişi, graffitinin ilk taslağı - şimdi yerinde yeller esiyor, o ayrı.)

4 Aralık 2013 Çarşamba

Matata!


Buzzfeed'de rastladım: Disney klasikleri Woody Allen imzalı olsaydı ne olurdu?

Favorim, Manhattan'dan yola çıkan Matata.


3 Aralık 2013 Salı

Oku!

Günlerden salı, günlerden fırtına, günlerden aralık, günlerden karanlık.

Brain Pickings'de rastladığım Maurice Sendak imzalı bu posterler, epey eski ama en karanlık ruhları bile gülümsetecek lezzette.

Buyrun!





2 Aralık 2013 Pazartesi

Aşırı Acıklı Bir Salinger Hikayesi

J.D. Salinger'ı nasıl bilirsiniz?

1965 yılından bu yana yeni bir eseri yayımlanmamış, hayatını kendi tercihleri doğrultusunda gözlerden uzak geçirmeyi seçmiş ve 2010 yılında aramızdan ayrılmış olan yazarın hem gizemlerle sarılı yaşam öyküsü hem de sağlığında yayımlanmasını istemediği bazı öyküleri, şimdi 'tüketime' sunulmak üzere.

Hollywood'un 'harika çocuklarından' olduğu söylenen Shane Salerno'nun (Shaft ve Avatar 4'ün senaryolarını kaleme almış örneğin kendisi) Harvey Weinstein'la birlikte yapımcılığını üstlendiği Salinger adlı belgesel, geçtiğimiz sene büyük ses getirmek üzere pazarlanan yapımlardan biriydi - şöyle ki, filmin yazara dair bazı 'sırları' afişe edeceği duyuruldu, izleyicilerden bu sırları paylaşmamaları rica edildi vs. Belgeselin müjdelediği bir şey de vardı, yazarın sağlığında kaleme alıp yayımlatmadığı kitapların yayımlanacağı haberi - öyle ya, PR stratejinizi 'gizli' kalması gereken birtakım şeylerin üzerine değil beklenen/özlenen/hasret duyulan bir şeylerin üzerine yapılandırmanız gerekir. Belgesel beğenilmeyince yapımcılar bir başka haber patlattı bu defa: belgesel yeniden montajlanacak ve kimi 'yeni' sırlar da burada ortaya çıkacaktı. Bu da kesmeyince, Salinger'a dair bir film çekileceği açıklandı.

Yanlış olan, yazarın hayatına dair çekilen filmler/belgeseller vs değildi elbette. Yanlış olan, münzeviliğiyle adeta metalaştırılan yazarın bu defa en gizli sırlarını sömürmemiz gerekecek şekilde tasarlanmış bir operasyonun içine çekilmemizdi. Sırlar, ifşalar bunun içindi... Yayımlanacağı söylenen eserler, Salinger okurunu heyecanlandıracaktı elbette: neden heyecanlandırmasın? Yanlış olan, eserlerin bu operasyonu körüklemek uğruna ortalığa saçılmasıydı. Zihniyet hatalıydı; ve bunca sırrın ifşa edildiği bir ortamda, bu eserlerin nasıl olup da yazarın vasiyetine karşın yayımlanma aşamasına gelmiş olduğunu açıklayan yoktu.

Belgeselden 'uyarlanan' bir de kitap vardı işin içinde: Salinger. Kitap, belgeselin transkripti olmaktan öteye geçmiyordu; bir sürü şahıs, herkese birkaç paragraf, üst üste, art arda, Salinger hakkında beyanlar - yazarın yokluğunda bir salon dolusu insan bir araya gelmiş de hep bir ağızdan onun hakkında bir şeyler anlatırmış gibi... Korkmayın, burada okuduğum/kulağıma çalınan 'sırları' ifşa edecek değilim; belgeselin yapımcıları böyle arzu ettiğinden değil, sır denilen şeylerin anlamsızlığından ötürü... Tırnak içinde belirttiğim bu 'sır' meselesine öfkelendiğimi zaten kestirmişsinizdir. İfşa edecek tek sır var belki de: münzeviliğiyle ilgi uyandırmış, sevilen bir yazarın ölümünden sonra çarkların hızla dönmekte, onun bunca çabayla koruduğu kendi hikayesini çoğaltmakta, içini boşaltmakta ve tüketime sunmakta olduğu.

Geçen hafta üç öyküsü 'sızdırıldı' Salinger'ın. Terminolojiye dikkatinizi çekerim: Yayımlanmadı, sızdırıldı. Çağımızda bir şeylerin sızdırılması, yayımlanmasından daha ilgi çekici olduğundan olsa gerek. Basit bir google aramasıyla erişebilirsiniz.

Salinger'ın kasası, sadece yayımlamadığı öykülerle dolu değil. Gizli tutmaya çabaladığı yaşantısı da orada saklı. Hayatının neredeyse yarısı boyunca fotoğrafının çekilmesine dahi izin vermemiş biri nihayetinde sözünü ettiğimiz... Hollywood'un ağzının suyunu akıtmasına şaşmamak gerek; olasılıklar sonsuz, gişe potansiyeli yüksek.

Bu aşırı acıklı hikayenin daha henüz başındayız kanımca. Devamı gelecek.

Salinger 1, Salinger 2, Salinger 3'e hazırlıklı olmalı. Bize tek bir teselli var belki de: kurtlar sofralarını kuradursunlar, biz kitaplarımıza uzanalım yine...

Her zaman yaptığımız gibi.