Geçen hafta hayvanlardan bahsettik epey, insanların hayvanlarla olan ilişkisinden vs... John Berger'in 'Why Look at Animals'ını karıştırırken (Güney Sudan'dan) bir Nuer öyküsüne rastladım, haftaya onunla başlamak isterim: İnsan da dahil olmak üzere bütün canlılar ilk başta dostça, hep beraber yaşıyordu. Kavga, Tilki'nin Mongos'u Fil'in suratına sopa fırlatmaya ikna etmesiyle çıktı. Kavga sonucunda hayvanlar ayrılıp her biri kendi yoluna gitti ve şimdi nasıllarsa öyle yaşamaya ve birbirlerini öldürmeye başladılar. Önceden ormanda bir başına yaşayan Mide, insanın içine yerleşti. İnsan artık hep açtı. Dışarıda olan cinsel organlar da kadın ve erkeğe dahil oldular ve bu ikisi böylelikle birbirini arzulamaya başladı. Fil, insana darı öğütmeyi gösterdi; insan da böylece biteviye çalışarak açlığını dindirmeyi öğrendi. Fare erkeğe eşini döllemeyi, kadına da doğumu gösterdi. Ve köpek insana ateşi getirdi. Mitolojide ve dünya kültürlerinin kozmolojilerinde hayvanlarla ilgili öyküler çokça; bu, onlardan biri sadece - kuşkusuz ki insan, varlığını anlamlandırma ve dünyadaki yerini belirleme çabasıyla hayvanlara bakarak konumunu belirlemeyi, kendi öyküsünü hayvanlarla ilişkisi üzerinden anlatmayı seçmiş yüz yıllar boyunca. Foer, Hayvan Yemek'te bu geleneği devam ettiriyor: insanın dünyadaki serüveninin öykülerine bir yenisini, daha karanlık ve oldukça dehşetli bir öyküyü ekliyor: Etin öyküsünü. Siz bu yazıyı okurken bir yerlerde besin adına organize katliamlar yaşanıyor; vahşi kapitalizm, en vahşi doğal hayat mizansenlerinden çok daha ürkütücü biçimde işleyen çarklarını döndürüyor, marketler fabrika üretimi tavuklarla, fabrika üretimi yumurtalarla, işkence görmüş hayvanların etleriyle doluyor. Dahası da var elbette, çok daha fazlası var. Hayat, ölüm ile el ele de olsa, devam ediyor. Hayat demişken; bir süredir takip ettiğim bir haberle kapatayım; dünyadaki en yalnız balina ile ilgili gelişmeleri takip ediyorum bir süredir... Bahis konusu balina 90'lı yılların başından beri izlenmekte; diğer balinaların 15-25 Hertz aralığındaki seslerden oluşan şarkılarının aksine bu balina yıllardır 52 Hertz'lik şarkılar söylüyor ve çağrılarına cevap veren bir başka balina olduğu düşünülmüyor, çünkü diğerleri, onu duyamıyor... Yalnız rotasında ilerleyen balinanın, türünün tek mensubu olabileceği düşünülmekle beraber yalnız balinanın gizemini tam olarak açıklamak mümkün değil ve biz insanlar, yalnız olalım ya da olmayalım, hayatımızı bir şekilde sürdürürken yalnız balinanın cevap alamadığı çağrıları okyanusların derinlerinde bir yerlerde, yankılanıp duruyor.
Yalnız balinayı düşündüğüm zaman müthiş bir üzüntü duyuyorum sevgili okur. Ama diğerlerini, sessiz ve suskun kalan diğerlerinin öykülerini de düşünmek gerek. Her birini.
Haftanız şen olsun.
Yalnız balinanın şarkısı burada.
Neden balinayı dinleyince bir tuhaf oldum?
YanıtlaSilÖyküsü mü etkiledi ki? Bilemedim. Üzüldüm.