17 Temmuz 2012 Salı

Firar


Son olarak yaz kitaplarından biraz bahsedip ortadan kayboldum sevgili blog okuru; plaj, güneş, yaz kalabalığı vs.den pek hazzetmesem de bir iki günlüğüne ıssız bir diyara kaçıp kafamı boşalttım ve şimdi tekrar huzurlarınızdayım. Kendimi halen uzayda gibi hissetmekle beraber, hoş bir huzur duygusu içindeyim. Her neyse, döner dönmez Elif Şafak'ın Guardian'a yazmış olduğu makale ile karşılaştım; Şafak, makalesinin konusu gayet önemli olmasına rağmen aslında pek bir şey demeden bir şeyler söyleme sanatını ustalıkla kotarmakta yine, gerçi bir süre önce Telegraph adlı gazetede de şöyle bir yazı yer almıştı ki özetlemeye hacet dahi yok, ancak şunu söyleyelim, bu makale Şafak ile görüşen gazeteciye yanaşan kafe çalışanının, "İçeri (Elif Şafak) girdiğinde, hayatımın en şanslı günü bugün dedim," beyanıyla bitiyor, okumakta olan bizleri kara kara düşünmeye sevkediyordu... Bir zamanlar Beyoğlu duvarlarını süsleyen anlamsız bir grafitti var idi: Algı Patlaması Solucan. Her neyse, bahis konusu makalenin bende bu sloganı çağrıştırmasının da bir hikmeti olsa gerek, sadece firar sonrası zihin karmaşasından değildir herhalde.

Birkaç günlüğüne kaçtım dedim ya, bir zeytin ağacının gölgesinde kıvrılıp sessizliği dinlerken yaz kitaplarını düşündüm biraz; biliyorsunuz, yazın 'hafif' kitaplar okunması gerektiğine dair oluşmuş bir kanı var - hoş, kim ne okumak isterse onu okur, orasına diyecek söz yok ancak kanımca yaz, zamanın her zamankinden biraz daha yavaş aktığı, dolayısıyla 'kafanın' koşturmaca ile geçen günlere kıyasla biraz daha berrak olabildiği bir mevsimdir. Yani yazın, ister hafif ister ağır olsun, hele de açık havada okuduklarınızı hazmederken bünyeniz, sanki biraz daha misafirperver bir tavır takınır; dolayısıyla yeniliklere de, eğlenceye de, oyunlara da, kısaca her şeye diğer zamanlardan biraz daha açık sayılır. Bu aralar, yukarıdaki resimde dev bir oyuncak ayı ile poz vermiş olan Edward Gorey'nin çocuk kitaplarını devirmekteyim; çocuk kitabı deyip de geçme sevgili okuyucu; Gorey, kişinin ancak çocukken hissedebileceği çiğlikte dehşet manzumeleri döktürmüş, bunla da kalmamış, bir de resimlemiş ki bu kült yazarı ve en hafif deyişle acayip denecek kitaplarını şiddetle, tam da bugünlerde, sıcağın buğusuyla titreyen zihinlere şiddetle tavsiye ederim.

Bu arada firarda olduğumdan yazamadım, dün, efsanevi roman karakteri Holden Caulfield'in insan içine çıkmasının yani Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın yayımlanmasının 61.ci yıldönümü idi - Pinterest sayfamızı takip ettiyseniz belki görmüşsünüzdür, grafitti dedik ya, bir süre önce Bağdat Caddesi'nde Holden illüstrasyonlarından yola çıkan stenciller saptamıştık. Aşağıdaki görselde bir başka sanatçının işini görüyorsunuz; Dinah Fried, kurmaca yemeklere yönelik bir çalışma gerçekleştirmiş; bu uydurmaca isimli sanatçının işlerinin devamını burada görebilir, Holden ve Salinger ya da diğerleri onuruna kendinize aynı mönüyü hazırlayabilirsiniz. Her neyse, yazıyı bağlarken ekleyelim (biraz sayıklama tadındaydı ya neyse, yazı demek doğru olmaz) - yazın hükmü kendine aslında, ötesi laf gerçekten, kitaplar, muhtemelen size bir kol uzaklığında yalnızca ve nerede, hangi gizli güzelliği, nasıl keşfedeceğiniz hiç ama hiç belli olmaz, unutmayın.


Hoş geldim.




(Yukarıdaki görsel, Flavorwire'dan alınma. Holden'in yemeği ve Dinah Fried'ın diğer işleri için bkz. burası. )

5 yorum:

  1. Hep ben yorum yazıyorum ama, dilimi tutamıyorum.
    Neyse.
    Bizim Holden'ın "resimlerle" arası pek iyi değildir.
    Ben olsam, resmini çizeceğime, gider bir duvara şunu yazardım;

    "Her neyse, atom bombasını keşfettiklerine çok memnunum bir bakıma. Yeni bir savaş olursa, gider bombanın tepesine otururum. Bunun için gönüllü giderim, yemin ediyorum."

    YanıtlaSil
  2. Yorumlar yazılmak içindir sevgili Böcek Yiyen Peygamber, neden dilinizi tutasınız?

    YanıtlaSil
  3. Bilmem.
    "Yine çok konuştum." hissi yok mudur hani?
    Bende o var işte.
    İnsanların hepsinden tiksinir gibi.
    Ama aynı anda sarılmak ister gibi.
    Garip.
    Yine de, teşekkür ederim.
    Seviyorum burayı.

    YanıtlaSil
  4. Çok fazla yorum yazan biri değilim ama bloğunuzu her gün takip ediyorum ve her sayfanızı açtığımda yeni yazınızı merak ederken aynı zamanda,acaba böcek yiyen ne yorum yazdı diye de merak etmekteyim:-)belirtmek istedim:-)

    YanıtlaSil
  5. Homongolos.
    Git denize gir.
    Olmadı, benim bloguma gel.
    Oraya hiç yorum yapmıyorsun bak.
    Ha bir de.
    Okuma listendeki kitapları belirten yorumun.
    Neden o kadar emindim ki.
    İnsanlara kitap önermeyi çok mu seversin.
    Yoksa? :)

    YanıtlaSil