1 Şubat 2012 Çarşamba

Hüküm

"Aslında İstanbul’a korsan DVD almak için geldim” diyen Zizek, reklamların insanlara farkında olmadıkları şeyleri hatırlattığını söyleyerek şunları ekledi: “Reklamcılar, yaptıkları işlerde fantezi ögesini kullansınlar. Bu şekilde anlatmak istedikleri şeyler direkt değil, dolaylı olarak vermiş olurlar. Tüketiciler arzuladıkları şeyleri doğrudan almak istemezler. Örneğin benim favori ürünüm Kinder sürpriz yumurta.”

Bazen bir Zaytung haberinin içinde yaşayıp yaşamadığımızdan emin olamıyorum sevgili okuyucu, ama yukarıdaki satırları Hürriyet'in Ekonomi sayfasından aktardım... Anlam, aradıkça sizden uzaklaşan bir şey; ona da şüpheniz olmasın. Anlamsızlık sadece bizlerin mustarip olduğu bir illet değil elbette, global hükmü var; örneğin bugünlerde Almanya bir kitap yakma tartışmasına kapılmış gidiyor, öyle ki çağrışımlar epey derin. Berlin Bienali kapsamında Martin Zet isimli Çek sanatçı, geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan ve büyük ilgi gören (Almanya Kendini Yok Ediyor - Thillo Sarazzin) bir çoksatarın kopyalarını toplayıp yakmayı tasarlıyor; haliyle Nazi çağrışımlarından dolayı bu hareketi kınayan insan sayısı da epey fazla. Öte yandan bahis konusu kitap, ülkedeki göçmen işçilere yönelik nefret söylemine varan iddiaları ile öne çıkmış bir kitap - yakmaya gelince, ortalık karışıyor.Öte yandan kitapların yakılıp yakılmayacağına yönelik bir netlik söz konusu da değil. Sanatçı, bahis konusu kitabın kopyalarını toplayacağına ve 'dönüştüreceğine' dair bir açıklama yapmış, ancak bu dönüştürme hadisesinin nasıl gelişeceği çok açık değil. Söylem çağında yaşıyoruz sevgili okur, ne olduğu değil nasıl söylendiği, nasıl aktarıldığı önemli, yine de Berlin'in orta yerinde binlerce kitabı ateşe atmaya kalkarsanız birilerinin sizi engellemeye çalışacağına şüphe yok, söylem ne olursa olsun. Yazıyı Zizek'ten deli saçması bir beyan ile açmıştık, daha evvel Internet'in bir vakit kaybı olduğunu, e-kitap okuyucu cihazların yanık yakıt gibi koktuğunu öne süren Ray Bradbury'nin (ki Fahrenheit 451, kitap yakma temalı bir başyapıt olduğu için burada anılması gerekti) 2010 yılı sonu itibariyle e-kitap haklarını yayıncısına devrederek lanetlediği yeniliklere teslim olduğunu anımsatarak kapatalım. Devir değişim, dönüşüm ve bir de söylem devri; yukarıdaki alıntı her ne kadar talihsiz olsa da, hükmü yok, hükmü yok...

(Görsel, Günther Uecker.)

4 yorum:

  1. Körleşme'yi okuyorum bu ara. Kien'in kitap tutkusu malum. Ben hâlâ e-kitaba karşıyım.
    Ha bir de, şimdi yakacak kitapları var yakında yakacak kitap bile kalmayacak e-bilmem ne yüzünden. Ve evet benim söylemlerim de anlamsız. Ama yaşam anlamsız zaten; saçma, Camus'nün dediği gibi. Vakit öldürüyoruz.
    "Bizimki perde arkasında dedi-kodu"

    YanıtlaSil
  2. Güzel olduğu kadar çoktan kendini deşifre etmiş bir gerçek "söylem devri"nde olduğumuz. Bu açıdan siren yayınlarına da bir söylem şikayetim bir de önerim olacak. Müthiş dahiden hazin bir eser çıktığında ilk alanlardan biri bendim.Ama hala oku(ya)madım. Çok fazla şey vaat ediyor gibi yazdınız sizde.Dave Eggers'a dahi deyip benim gibi safları bu söylemle yönlendirdiniz. Keşke kitabı alacağım gün bir dahinin kitabını değil bir David Foster Wallace kitabı alsaydım.En azından samimi olduğu için yazdıklarında.

    YanıtlaSil
  3. Eggers'ın kitabının adı Müthiş Dahiden Hazin Bir Eser, ironi içeren bir başlık bu, yani yazar bir dahi olduğu iddiasında değil, bilakis... Ötesini söylememem gerekir, kitabı deşifre etmek istemem.
    Pulitzer'e aday olan bir kitaptan bahsediyoruz, dahi bizim atfettiğimiz bir terim değil, kitabın adında geçiyor ve belirttiğim gibi belli bir ironi içeriyor. Tıpkı Wallace gibi Eggers'ın sevenleri de sevmeyenleri de mevcut, orası okurunun takdirine kalıyor.

    YanıtlaSil
  4. "Bir romanı okumaya başlamak bir tepeye tırmanmak gibidir; bir tepeye tırmanırken nefesinizi , yürüyüşünüzü ayarlamak zaman alır."der Umberto Eco. Yeni bir romana başlarken aynı tedirginliği ben de duyarım. Eggers'ın eserini okudum,beğendim ve çok eğlendim. Şimdilerde "Ne Nedir"i almayı düşündüğüm günlerde bu yukardaki yoruma rastlayınca yazmadan duramadım. Alıp da okumayanlar, kitabın sayfalarını araladıklarında ne kadar geç kaldıklarını düşünüp hayıflanmasınlar diye söylüyorum. İyisi mi Hamdi Koç'un kitapla ilgili müthiş yazısını okuyun:http://vatankitap.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hkat=1&hid=16170&yaz=Genel

    YanıtlaSil