Dün haftaya asabi bir başlangıç yapmışım, bugün 14 Şubat Sevgililer Günü, oradan devam edeyim. 4 Mayıs 2000'de Filipinli bir bilgisayar korsanı (hacker denilen şahıslara bizler bilgisayar korsanı diyoruz, romantik bir tınısı yok değil hani) Love Letter For You (Size Bir Aşk Mektubu) başlıklı bir eklentiyle gelmiş geçmiş en büyük 'bilgisayar korsanlığı' işine imza atmış; epey evvel yayımladığımız 'karşı' duruşlu bir aşk mektupları derlemesi olan 'Üç Harfli Kelime: Aşk'ın önsözünde bundan bahsediliyor. Kayıp zaman ve tamirat masraflarıyla birlikte aşk virüsünün yarattığı tahribatın bir milyar dolar civarında olduğu belirtilmiş önsözde. Hazır, bugün aşktı, sevgiydi, klişenin klişesi beyanlara doymanız, bir kırmızı gül ya da bir tek taş için cinayet işleyecek hale gelene değin beyninizin yıkanması amaçlanacak, ben de terazinin diğer tarafından yayın yapıp denge sağlayayım isterim, ama bilemem elbette, Sevgililer Günüme Dokunma kafasındaysanız eğer, o zaman sizi başka bloglara buyur etmem, alışveriş yapıp bugüne özgü kutlama aktivitelerine katılmanız gerektiğini söylemem doğru olur. Her neyse, ne diyorduk, aşk virüsünün yarattığı tahribat diyorduk galiba, bu temadan değil aşka ters bakan bir aşk mektupları derlemesi, güzel bir distopik roman bile çıkar - ki zaten edebiyatta aşktan bahsedildi mi genelde mutluluğa değil acıya, sefalete, hayal kırıklığına odaklanıldığı gözünüzden kaçmamıştır. Neyse, geçenlerde edebiyatta 'en' sevdiğim aşk betiminin hangi kitapta yer aldığı yolunda bir soru cevaplamam gerekti; bünyemiz 'en'lere pek sıcak bakmasa da, sorulan soruyu cevapsız bırakmak olmayacaktı, ben de o gün için, Ingeborg Bachmann'ın Otuzuncu Yaş adlı kitabında yer alan 'Undine Gidiyor'dan kısa bir paragraf seçtim, hazır sevgililer günü vesilesiyle, hem bu kitaba, hem de bu kendi küçük, sesi inanılmaz büyük öyküye burada da dikkat çekeyim: "Bir erkek tanıdım, adı Hans'tı, ve bütün ötekilerden başkaydı. Birini daha tanıdım, o da başkaydı bütün ötekilerden. Sonra da birini, hele o büsbütün başkaydı ve adı Hans'tı, onu sevdim. Ormanda açıklıkta rastladım ona, birlikte yürüdük, belli bir yöne yönelmeden yürüdük. Tuna topraklarında oldu bu, benimle dönmedolaba bindi. Karaorman'da oldu bu, büyük bulvarın üzerindeki çınarların altında benimle Pernod içti. Onu sevdim. Sonra bir Kuzey İstasyonu'nda bekledik, ve gece yarısından önce kalktı tren. El sallamadım, elimle bir son işareti yaptım yalnız. Son bulmayacak bir son. Ve asla son bulmadı." Kamuran Şipal'ın Türkçesiyle YKY yayımlamış, sevgililer gününde ne yaptığınız fark etmez, kışın Bachmann okuyun, bizim size yegane tavsiyemiz bu minvalde, ötesi size kalmış.
Sevgiler!
(Görsel, Magdalena Abakanowicz.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder