10 Şubat 2012 Cuma

Avcı

İnsanın, uyumadan önce, düş ve gerçeklik arasındaki o bulanık durumda, ağırlık duygusuyla ilişkisini dikkatli ve özenli biçimde dengelediğini fark etmişsinizdir hiç kuşkusuz. O zaman düşünceleri yerçekimi yasasından kurtulur, bedeni üzerindeki çekimden kaçar. Bu sırada düşsel olanla gerçek dünya arasındaki sınır geçirgenleşir ve insanın düşüncelerinin, üç katlı bir elekten geçer gibi özgürlüğe kaçmasına izin verir. Soğuğun insan bedenine kolayca girebildiği kısa an içinde, insanın düşünceleri kendisinden taşıverir ve bunları fazla çaba harcamadan okumak mümkün olur. Dikkatlerini uyuyan kişi üzerinde yoğunlaştıran insanlar, hiçbir alıştırma yapmaksızın o insanın o anda ne düşündüğünü ve kiminle ilgilendiğini öğrenmeyi başarabilirler. Ve eğer bu sanatı ciddi bir biçimde uygularsanız; bir insanın ruhunu açıldığı anda incelerken, bu açılma anını gittikçe uzatabilir ve gittikçe derinleştirebilirsiniz, öyle ki onu su içindeymiş gibi, gözleri açık halde yakalayabilirsiniz.

Böyle düşavcısı olunur işte.


(Hazar Sözlüğü, Milorad Paviç. Çeviren: İsmail Yerguz. Hafiyenin El Kitabı, sonunda, tüm kitapçılarda. Düşlerinize, şemsiyenize ve bisikletlere bambaşka gözlerle bakmaya hazır olun!)

1 yorum:

  1. kitabı çok merak ettim,en kısa zamanda alıp okuyorum.Birde eating animals i bekliyorum dört gözle

    YanıtlaSil