4 Ocak 2012 Çarşamba

Sıçrayış

Güne Dave Eggers'ın editörlüğünde derlenmiş Okumanız Gerekmeyenlerin En İyileri antolojisi ile başladım; antolojide yok yok; okumamız gerekmeyenler, ilginçtir ki okumamız gerekenleri solluyor genelde, nedendir bilinmez. Antoloji, Don De Lillo'nun Pen'e gönderdiği bir faks mesajıyla açılıyor; malum, geçtiğimiz sene matbu kitapların cenazesiydi, e-kitap devrimiydi, epey konuştuk durduk, konuşan kafalar her zamanki gibi klişe ve ezber beyanlardan kaçınmadan epey söz söylediler ama pek de bir şey demediler. Amazon, Aralık ayında haftada bir milyon adet Kindle sattığını beyan etti bu arada, az buz değil. De Lillo, faks mesajında -faks kullanmasından yola çıkarak hangi tarafta yer aldığı tahmin edilebilir elbette- sürekli konuşup hiçbir şey söylemeyenlerin elbette ki değinmediği birtakım şeylere değiniyor ve bazı sorular yöneltiyor (sıçrayış da denebilir):

"Sormamız gereken teknolojinin büyük gücünün ve zamanı hızlandırıp zemini pekiştirmesinin insanların anlatıya duyduğu ihtiyacı azaltıp azaltmayacağı - geleneksel anlamda anlatıya... Romanlar kullanıcı odaklı olacaklar. Birey sadece içinde bulunduğu ruh hali, zevkleri, ihtiyaçları ekseninde bir düğmeye dokunup kendine göre bir roman edinmekle kalmayacak, içinde ana kahramanın kendisi olduğu kendi romanını tasarlayacak. Dünya giderek kişisel talepler doğrultusunda özelleşiyor. Daralan bağlam muhakkak ki konuştuğumuz, yazdığımız ve okuduğumuz dili de değiştirecek. Öylesine bir soru yöneltelim o zaman (ya da metafiziksel bir sıçrayış gerçekleştirelim): Dil, basılı kağıt üzerinde sahip olduğu derinliğe elektronik ortamda ulaşabilecek mi? Dilimizin güzelliği ve esnekliği önemli ölçüde onu taşıyan ortama dayanmıyor mu? Şiirin kağıda ihtiyacı var mı?"

IKEA'nın geleneksek kitap rafları üretmeyi bırakması üzerinden çıkarımlar yapıp matbu kitapları öldü bilenlere gelsin De Lillo'nun sorusu... Gelecekte karşımıza ne gelecek? İşte bütün mesele bu, bütün mesele bu.

(Görsel, Kumi Yamashita.)

1 yorum:

  1. Geçen gün bir karikatüre denk geldim.Çocuk babasına soruyor ‘Mouse üzerinde 2 tuş olmasına rağmen biz niye 5 parmağa ihtiyaç duyuyoruz‘diye.
    Sorunuza farklı yaş grupları farklı cevaplar verecektir.Eğer yukarıdaki soruyu soran çocuğun nesline sorarsanız kağıda kaleme gerek yoktur,kelimeler bilgisayar ekranında daha canlı,daha etkileyicidir diyecektir,ben klavyeye ya da dokunmatik ekrana dokunmadan bir şeyler okuyabileceğimi hiç sanmıyorum diye devam edecektir.Onun açısından bakarsanız haklıdır da.Çünkü bilgisayarın içine doğmuştur, bebeklikten itibaren haşır neşir olduğu bir araçtır bilgisayar,oyun oynadığı,müzik dinlediği,resim çizdiği,film izlediği bir arkadaştır onun için.
    Ben öğretmenim.Derste anlattığım bir konuyu çocuklar tam anlayamadılar.O konuyla ilgili bir yazı okuduk,hepsi sıkıldıklarını bir şekilde gösterdiler.İlgilerini bir türlü o yazıya çekemedim ve şöyle bir şey yaptım.Sınıf olarak facebookta bir grup kurduk,tüm öğrenciler o gruba üye oldu.Akşam belirlediğimiz bir saatte hepimiz nette buluştuk.Ben o konuyla ilgili bir video paylaştım grupta ve alt tarafına da çocukların okurken sıkıldıkları yazıyı yorum olarak ekledim.Derste o yazıyı okumaya üşenen öğrenciler akşam yazıyı sıkılmadan okudular ve altına yorumlarını yazdılar.İnternet ortamında,bilgisayar başında kendilerine daha çok güveniyorlar.

    Bir gün öğrencilerimle sohbet ediyorum.Onlara, canım sıkıldığında kitapçıları dolaştığımı,raflardan kitapları alıp,sayfalarını karıştırıp, kokladığımı ve bunun tüm sıkıntımı aldığını,bunun beni mutlu ettiğini anlattım.Öğrenciler bu davranışımı biraz garip buldular,kitabı neden kokladığımı sordular ve ben net bir açıklama yapamadım onlara.Onlar için garip,farklı bir davranıştı çünkü bu.Sorunuza benim yaş grubumun vereceği cevap hiçbir şeyin kitapların yerini tutamayacağıdır.Kelimeler ancak sayfalarda özgür olurlar,şiir kağıda yazılmazsa nasıl kenarları yakılıp sevgiliye gönderilebilir ki?Teknolojik gelişmelere seviniyorum ama korkuyorum da.Ya gelecekte kitap koklayıp rahatlayabileceğim tek yer kendi kütüphanem kalırsa?

    YanıtlaSil