Dün Kaplanın Karısı'ndan ve etiketlerinden bahsetmiştim; roman, içinden öyküler geçen, öykülerle yapılanan bir roman, elbette ki bütünü yapıtaşlarının toplamından fazla, yani etiketlemek de bir yere kadar... Her neyse, burada romanların içinde olan bitenden bahsetmek yerine içinden geçen şeylerden konuşmayı her daim tercih ediyoruz; bu bağlamda bugün Baba Roga'yı anlatmak isterim, kendisi Balkan dağlarında bir kaplanla karşılaşan köylüleri en az gördükleri yabancı canavar kadar korkutan, ancak kaplandan çok daha iyi tanınan bir figür olarak Obreht'in anlatısında boy gösteriyor. Baba Roga, Slav masallarında arz-ı endam eden bir cadı figürü; bilmem siz nasıl öykülerle, nasıl inançlarla büyüdünüz, benim çocukluğumda delice korktuğum bir Kuyu Anası vardı mesela, nedir ne değildir hatırlamam, ama duyduğum korkuyu anımsarım... Baba Roga, Baba Yaga adıyla da bilinen yaşlı bir cadı; tüm cadılar gibi uçtuğuna ancak yanında taşıdığı havanla izlerini ezip süpürgesiyle yok ettiğine inanılıyor, dişleri kırık, burnu kanca, yüzü siğilli, vs. Elbette farklı bölgelerde değişen anlatılar söz konusu; Baba Roga, Bosna'dan Rusya'ya uzanan folklorik bir figür.
Kaplanın Karısı'nda bahsedilen bir temel unsur var yalnız; Baba Roga'nın tavuk bacakları üzerinde dikilen bir kulübede yaşadığına ve bu kulübenin -haliyle, bacakları olduğundan- gezinebildiği, icabında insanları kovaladığı da anlatılıyor. Wikipedia, Sibirya'da benzer yapılar içerisinde yiyecek muhafaza etme geleneği olduğundan bahsediyor, arkeologlar ayrıca bölgede eski çağlardan kalma benzer yapılarda ölülerin yakıldığını da ortaya koymuşlar. Her neyse, bir şeyleri birbirine bağladınız mı her şey birbirine bağlanma eğilimi gösterir ya; Kaplanın Karısı'ndaki tek Sibiryalı, Balkan yamaçlarında gezinen ve Baba Roga'dan bile daha fazla dehşet saçan kaplan değil demek ki.
Bu kadar bahsettik, bir de çağdaş edebiyat okuma önerisi gelsin: Baba Roga ilginizi çektiyse İthaki'den çıkmış olan Baba Yaga'nın Yumurtası'na bir göz atın, yazar Dubravka Ugresic, bir önceki kitabı Acı Bakanlığı Everest tarafından yayımlanmıştı.
Aydınlık günler dileriz.
(Yukarıdaki görsel Marc Chagall'a ait; aşağıda Baba Roga'nın tavuk ayaklı kulübesine yönelik iddiaların türediği düşünülen yapılardan biri, kaynak Wikipedia.)
ayaklı klübeler ya da kabinler genellikle karadeniz ve balkan coğrafyalarındaki kırsal yereşmelernde sıklıkla görülebilen bir mimari üsluptur. genel olarak depo amaçlıdır. bu klübelerde ya da kabinlerde kışlık odun ya da yemlik saman vs saklanır. bacaklar vasıtasıyla yapının yer ile ilişiğinin kesilmesindeki sebep ise klübenin içinde saklanan şeyi iklimden kaynaklanan toprak neminden uzak tutmaktır.
YanıtlaSil