Hazırladığım ikinci kitabın adı Dublinliler. On iki kısa öyküden oluşuyor. Ticari açıdan da değerli bulacağınızı umuyorum. Kitabımı Messrs Constable'a göndermeden önce size sunmaktan memnun olacağım ve eğer kısa süre içinde yayımlayacağınıza söz verebilirseniz memnuniyetle kabul ederim. Ne yazık ki koşullarım gereği kitaplarımdan birinin en kısa sürede basılması benim için zorunlu.
Şimdiye kadar bir yazarın Dublin'i dünyaya tanıttığını sanmıyorum. Binlerce yıldır Avrupa'nın başkentlerinden biridir. Britanya İmparatorluğu'nun ikinci büyük şehri olarak kabul edilir, Venedik'in neredeyse üç katı büyüklüktedir. (...) Zaman zaman yayınevlerinin listelerinde İrlanda'yla ilgili kitap duyuruları görüyorum ve insanların öykülerimde -gezindiğini umduğum- çürüyüşün özel kokusunu almaya istekli olacaklarını düşünüyorum. Saygılarımla.
-James Joyce.
(Sanatçının Mektupları, James Joyce. Çeviren: Kudret Emiroğlu, İmge. Joyce'un telif hakları, 2012 itibariyle serbest. Yeni senede yeni Joyce çevirileri gündeme gelecektir, hazır olun. Görselde Joseph Beuys, Joyce'un yaşadığı Sandycove'da.)
dunblin'i onun özel kokusuyla tanıtmak: tam joyce'a göre bir iş (mektubu okuyan kitabın sahiden ticari bir tarafı olduğunu düşünür. dubliners'te şehrin insana nasıl yapıştığını görürüz oysa, şehrin içinde bir turist olmanın imkansızlığını.
YanıtlaSilçürüme şehirden değil insandan, aileden başlar, halka halka genişleyip insan ilişkilerine, kurumlara, mahallelere sıçrar, asla durmaz: zamanı göstermenin, onun somut hareketini işaret etmenin tek yolu; zamanı kendi lehine kullanıp onu sahiplenen çürümeyi göstermektir.
istanbul'daki çürümeyi nasıl okumalı? kimden? istanbul bir nostalji nesnesi olmaktan çıkıp ne zaman gerçekleşecek?
Sanırım İstanbul çürüyerek gerçekleşiyor. Bahar başlarında Karaköy sokakları biraz deniz, biraz tuz, biraz çöp kokar mesela; o kokudan daha gerçeği yok sanırım.
YanıtlaSilBaktığım her yerde vinçler görüyorum şu ara. Vinçler şehri istila etmiş halde. Sonrasını birlikte göreceğiz, koklayacağız.