Bu hafta planlama ve yapım aşaması nerdeyse yirmi yıldır devam eden, Kerouac metni Yolda'nın Coppola imzalı aynı adlı beyazperde uyarlamasının sonunda bu yıl Cannes'da gösterileceği açıklandı; böylelikle bir yılan hikayesinin daha sonuna gelmiş olduk... Yolda'yı sinemada izlemek için geri sayımı başlatmakla beraber, henüz film hakkında sizdırılan fazla bir şey yok, dolayısıyla hayal etmekten ötesi olası değil daha. Önümüzdeki ay, Kerouac'ın uzun yıllar bir depoda yatmış olup ilk olarak 2004'te yayımlanan oyunu Beat Kuşağı, Garo Kargıcı çevirisi ile raflarda olacak. 6 45'in de Ginsberg'in Uluma'sı için özel bir baskı gerçekleştirdiğini ekleyelim ve Yolda'nın devamı niteliğindeki Big Sur'un sonraki aylarda karşınızda olacağını belirtelim bu arada. Takip ettiniz mi bilmiyorum; bir yandan Burroughs (ve çevirmeni Süha Sertabiboğlu ile yayıncısı İrfan Sancı) mahkemelerimizde halen ve ısrarla yargılanmakta, geçen haftaki celsede mahkeme kitabı inceleyecek bilirkişi bulunamadığını açıklamış; komik mi komik ama komedi diye nitelenemeyecek denli saçma ve trajik bir yandan bütün olan biten. Web'de dolaşırken Ginsberg'in 90'larda İstanbul'a yaptığı ziyaret sırasında epey şenlikli bir ekiple Kumkapı'ya, Kara Kartallar meyhanesi adlı bir mekana gittiğini okudum - gecenin başlangıcında Ginsberg, "Dünyanın bağışıklık sisteminin insan denen bir virüs tarafından fena halde yıpratıldığına dair" bir konuşma yapmış - ifadeye katılmakla beraber, üzerinde belli oynamalar yapıp yaşadığımız topraklara uyarlanabileceği kanaatindeyim. Ters Ninja'daki yazı, gece ile ilgili detayların şiir eleştiri dergisi Heves'in 23.cü sayısında yer aldığını belirtiyor - henüz dergiyi temin edebilmiş değilim, ancak sana buradan haber edeceğim sevgili blog okuru, zira Ginsberg'in Kumkapı macerasını fena halde merak etmekteyim. Yukarıdaki görselde Kerouac, New York'ta, kendi yansıması karşısında... Beat yazılarına henüz giriş yapmadık, yavaş yavaş oralara da uzanacağız. Yakındır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder