20 Haziran 2011 Pazartesi

Gerçeğin kendisi

Bir şey gerçekleştiği halde bütünüyle yalan, gerçekleşmemiş bir şey ise gerçeğin kendisinden daha doğru olabilir.

Gerçekleştiği halde bütünüyle yalan olan şeye ne denir? Merak etmeyin, haftaya paradokslarla başlayıp akıl bulandırma niyetinde değilim. Tim O’Brien’ın Taşıdıkları Şeyler’inde yer alan bu cümleye, Kemal Varol’un romanı Jar’da, bir epigraf olarak rastladım - Jar, hayat kendi gizemleri içinde hoyratça ve kafasına göre akıp giderken hikayeye odaklanan bir roman. Jar bir yana, yukarıdaki epigraf (ki esrarı öldürür) tam da kurgu ve gerçek ilişkisi üzerine kafa yorduğum şu haddinden fazla parlak yaz günlerinde zihinde pek çok kapı açıyor. Yabancı basında bir süredir Jon Kraukauer’ın Greg Mortensen’e yönelik dolandırıcılık iddiaları konuşuluyor; Mortensen, satış gelirinin çoğu bir insani yardım örgütüne yönelen anı kitabı Three Cups of Tea’de “gerçekleri” çarpıttığı için eleştirilere hedef olmuş. İşin vahim yanı, kitabın tutarsızlıklarının ötesinde, bahis konusu yardım örgütünün yaptırdığını iddia ettiği okulların çoğunun yapılmamış olması aslında; ancak Mortensen, hem kitaptaki “kurgusal” anılar hem de bağışçılarını kandırması dolayısıyla topun ağzında.


Çift boyutlu bir skandal; yazar, anı adını verdiği metninde başına gelmemiş şeylerin gerçekleştiğini beyan ediyor ve ayrıca, yardım bahanesiyle toplanan paraların doğru yönlendirilmediği iddia ediliyor ki bu, ilkinden çok daha ağır sonuçlar doğurabilecek bir suçlama. Benzer bir skandal, yakın zamana değin TV programı sayesinde Amerikan halkını yönlendiren Oprah Winfrey’nin tanıttığı Herman Rosenblatt vakasında da kopmuştu; Rosenblatt, Nazi Almanyası’nda bir toplama kampında bulunduğu sırada kendisine çitlerin üzerinden elma atan bir kıza aşık olduğunu anlatmış ve Oprah, yakında roman olarak yayımlanacak bu hikayeyi gelmiş geçmiş en güzel aşk hikayesi olarak lanse etmişti ki söylenenlerin doğru olmadığı anlaşıldı. Penguin yayın grubuyla anlaşan Rosenblatt’ın sözleşmesi bu olay üzerine iptal edilse de hikayeye dayalı film hakları 25 milyon dolara yine de satıldı; film şirketi anlatılanların gerçek olmasından çok öykünün çarpıcı olmasıyla ilgilenmiş sanıyorum. Çağdaş edebiyatın öyküsü en karışık skandalı ise JT LeRoy üzerinden kopandı kuşkusuz; Türkçeye de çevrilen Sarah ve Yürek her Şeyden Ziyade Aldatıcıdır’da anlatılan çarpıcı öyküler, 19 yaşındaki yazarın HIV+ olduğu, çocuk yaşta fuhuşla geçindiği, sokaklarda yaşadığı, çift cinsiyetli olduğu vs. iddiaları ve Andy Warhol’u çağrıştıran bir “sorunlu ve yaratıcı kişilik” imajı eşliğinde servis edildi. Medya, bu gizemli yazardan yaşayan bir efsane yaratmak üzereydi ki kitapları yazanın New York şehrinde yaşayan Laura Albert olduğu ve basına yansıyan fotoğraflarda yer alanın Albert’in o dönemki sevgilisinin yeğeni olduğu ortaya çıktı. 41 yaşında olan ve bazı ruhsal sorunlardan mustarip olduğunu belirten Albert, sonrasında böylesi bir persona yaratmasaydı yazamayacağını, kendini özgür bırakamayacağını söylese de, tahmin edebileceğiniz gibi medya tarafından aforoz edildi ve Sarah’nın film haklarının opsiyonunu satın alan yapım şirketine büyük bir tazminat ödemek zorunda kaldı. Kitaplar şahaneydi bu arada; ama “yazara,” ya da kurgulanan yazar karakterine atfedilen “gerçeklerin” doğru olmadıkları ortaya çıkınca ışıklar, tam anlamıyla karardı. Benzer biçimde, Roberto Bolano’yu da kuşatan sahtecilik iddiaları mevcut; yazarın beyan ettiği üzere eroin kullanmadığı ve Pinochet iktidara geldiği dönemde Şili’de bulunmadığı söyleniyor ki Bolano’nun yukarıdaki örneklerden farkı, bu tartışmaların ölümü ardından süregitmesi ve yazarın yaratmış olduğu auraya zarar verir gibi görünmemesi.

Yalanın olmadığı yerde gerçek diye bir şey var mı ki? Ya da, şöyle soralım: Gerçek diye bir şey var mı ki?

Güzel olduğu sürece, her hikâye dinlemeye değer.

(Yukarıdaki resim, Patrick Tosani'ye ait. Altta J.T. LeRoy kılığında Savannah Knoop, Winona Ryder'la beraber partiliyor. Knoop, olayın ardından birkaç sene sonra "Nasıl J.T. LeRoy Oldum" adlı bir kitap da yazdı.)

2 yorum:

  1. son patlak veren uydurma hayat hikayesi: suriye'deki olaylar nedeniyle hayatından endişelinen suriyeli lezbiyen aktivistin 40 yaşlarında batılı bir erkek çıkmışş...
    http://online.wsj.com/article/SB10001424052702303848104576383861153713734.html

    YanıtlaSil
  2. Gay Girl in Damascus adlı blogla ilgili haberleri ben de takip ettim; blogda en son yazarın kaçırıldığı haberi yayımlanmış ve Batı dünyası alarma geçmişti ki blog yazarının Batılı bir erkek olduğu ve hikayeyi uydurduğu ortaya çıktı... Bugünkü Guardian'da bir başka makale ise Arnavut yazar Jiri Kajane'nin tamamen kurgu bir karakter olduğunu ortaya koyuyor. Makalenin iddiası, elektronik ortamda iletişim kurulan bir çağda yaşamamızın bu tarz kandırmacaların önünü açtığı ve Kajane imzalı metinlere yazık olduğu yönünde.
    http://www.guardian.co.uk/commentisfree/2011/jun/17/ian-jack-jiri-kajane-albanian-hoax

    YanıtlaSil