25 Ekim 2010 Pazartesi

Orada neler oluyor?

Etgar Keret'in Avi Pardo tarafından Türkçeleştirilen kitabı Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü, tüm kitapçılarda! 31 Ekim Pazar günü saat 15.00'da KargART'ta gösterilecek olan ve Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü'nde yer alan "Kneller'in Mutlu Kampı" adlı öyküden uyarlanan film, Keret'in dünyasının hakkını veriyor diyelim ve daha fazla ipucu vermeyelim, film gösterimi ücretsiz, herkesi bekliyoruz. Keret, aynı yerde akşam saat 19.00'da Hakan Günday ve Bulgar yazar Georgi Gospodinov'la -yine İTEF kapsamında- bir söyleşi gerçekleştirecek, ardından gece Karga'da yine katılımı ücretsiz olan bir parti ile devam edecek. Pazar gününü kitap, dergi ve gazete eşliğinde miskinlikle geçirmeyi tercih edenlerden olsanız dahi, bu etkinliklerden en azından birine katılmanızı ve pazarınıza farklı bir pencere açmanızı şiddetle öneririz. İyi haftalar dilerken yazıyı Etgar Keret'in The Believer söyleşisinden yazıya dair bir alıntıyla bitirelim.


Benim için şimdi yaşadığım hayatla iletişim kurmanın bir yoluydu (yazı), yazarken geçmişimle genellikle iyi iletişim kurarım. Yirmi iki yaşındayken yaşadıklarımı iyi toparlayabilirim, ama şimdiki hayatımı toparlayamam, sorunlarımı çözmek için yazmaya ihtiyacım var.

Çocukken, asla ağlamazdım. Ne zaman canım yansa kendime, ‘Annemle babamın neler yaşadıklarını biliyorum,’ derdim. Çocuğun teki bana sert bir yumruk çaktığında, “Ağlamıyor bile!” derdi, öfkelenmek istemezdim hiç. Annemin bir kumaş dükkânı vardı, çocukluğum o dükkânda geçti. Dört yaşındayken en iyi bildiğim şey yaşlı ve şişman kadınlara iltifat etmekti. ‘Oo, Bayan Bilmem Kim,” derdim, “Bu kumaş gözlerinizin yeşiliyle çok iyi gitti.” Başkalarına karşı çok hassas ve düşünceliydim. Her zaman çok gelişmiş bir süper ego’m oldu. Her zaman güçlü bir id’im oldu, fakat hiçbir zaman arada ego olmadı. Bu yüzden yazmak id’den süper ego’ya ‘Orada neler oluyor?’ diye soran mektuplar göndermek gibiydi.
Yazmanın en sevdiğim yanı tamamen ağırlıksız olması. Başkalarına zarar verme endişesi taşımadan kendim olabilmek hayrete düşürmüştü beni.

(...)

İnsanlar yazdıklarımı okuduklarında kafamın karışık olduğunu ve değerlere saygım olmadığını söylüyorlar, çünkü İsrail’in şu anki gerçeğinden söz eder ve buna belli bir belirsizlik eklersen, yanlış bir şey yapmış olursun, fısıldayan bir opera şarkıcısıymışsın gibi.

Oysa edebiyat yapmanın asıl amacı ezber bozmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder