29 Ekim 2010 Cuma

Domates suyu

Yarından itibaren Tüyap'ta, salon 2 - 207 A'dayız, tüm okurları bekliyoruz!

New York’tan ülkeme son uçuşumda hosteslerden biri bana âşık oldu. Aklınızdan geçeni biliyorum – hava attığımı ya da yalancının teki olduğumu düşünüyorsunuz. Kendimi dayanılmaz bir erkek sandığımı ya da en azından öyle olduğumu düşünmenizi
istediğimi. Ama doğru değil. Kız gerçekten abayı yaktı bana. Uçak havalandıktan hemen sonra başladı, içki servisi sırasında. Bir şey içmek istemediğimi söylediğimde ısrarla domates suyu ikram etti. Doğrusunu söylemek gerekirse, ondan önce de kuşkulanmaya başlamıştım; acil durumda alınacak önlemleri gösterirken gözlerini benden hiç ayırmamıştı, her şeyi sadece benim için anlatıyordu sanki.

Bu da yetmezmiş gibi yemekten sonra bana fazladan bir sandviç ekmeği getirdi, yemeği yeni bitirmiştim. “Son bir tane kaldı, başka yok,” dedi sandviç ekmeğine aç gözlerle bakan yanımdaki küçük kıza, “ve beyefendi senden önce istedi.” Ama istememiştim. Uzun lafın kısası hostes vurulmuştu bana. Yanımda oturan küçük kız bile farkına varmıştı. “Sana kesik bu,” dedi annesi ya da her nesiyse tuvalete gittiğinde.


“Değerlendir bu fırsatı. Uçakta becer onu, duty-free arabasına yasla, Emmanuelle filmindeki Sylvia Kristel gibi. Göreyim seni, kendinden geçir onu, benim için de becer.” Küçük bir kızdan böyle sözler duymak şaşırtmıştı beni. Terbiyeli, on yaşlarında,küçük, sarışın bir kıza benziyordu ve birden “becer onu” ve
Emmanuelle muhabbeti açıyordu. Mahcubiyet vericiydi, bu yüzden konuyu değiştirdim.
“İlk defa mı yurt dışına çıkıyorsun, tatlım?” diye sordum. “Annen seni tatile mi götürüyor?”

“Annem değil o benim,” diye tersledi. “Ve ben küçük bir kız değilim. Küçük kız kılığına bürünmüş bir cüceyim, o da suç ortağım. Şu söyleyeceğim aramızda kalsın, küçük kız kıyafetine bürünmemin nedeni kıçımdaki iki kilo eroin.”...


(Jetlag - Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü; Etgar Keret. Çeviren: Avi Pardo.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder