Geçen hafta Bayan Jean Brodie'nin Baharı temalı bir YGS sorusundan bahsettik, seçenekleri paylaştık, sizlerden de bir egzersiz niyetine, kendi cevaplarınızı paylaşmanızı istedik. Katılan, katılmayan, nihayetinde şıklar üzerinden kafa yoran herkese teşekkür ederiz ("Doğru" şık, D idi bu arada. Kime göre, neye göre derseniz, YGS formatına göre.)
İşte, haftaya başlarken, bir başka YGS başyapıtı, bu defa çekiliş yok, daha çok ibretlik bir paylaşım niteliğinde:
S) Okumayı; televizyon izlemek, futbol oynamak gibi boş zamanları dolduran eğlendirici bir iş olarak değerlendirenlere söyleyecek sözüm yok. Onlarınki okuma değil, oyalanmadır. Modaya uymak için
raflarına çok satan kitapları dizenlerin yaptığı da aynı şeydir. Oysa her kitap bir okyanustur. Ben
okyanusun kıyısında gezinti yapmak yerine küçük teknesiyle dalgalar arasında boğuşan gerçek
okuyucunun peşindeyim.
Böyle diyen bir yazardan aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez?
A) Romanın, öykünün, denemenin labirentlerinde dolaşmayan okuyucu, sanatçının dünyasını tanıyamaz.
B) Yazar, eseriyle okuyucusunu düşüncenin derinliklerine taşımaya çalışır.
C) Okurken yorulmayı göze alan okuyucu olmak gerekir.
D) Birikimli okur, yazarın söylediklerinden, söylemediklerini çıkarmaya çalışmalıdır.
E) Her edebiyat eseri, açık ve anlaşılır olmalı ki okuyucu, yönünü bulabilsin.
Her kitap bir okyanustur, bir penceredir, bir tekerlektir, bir uzay gemisidir, sihirli bir halıdır... Okumak yücedir, okumak yüceltir, okumak şöyledir, okumak, böyledir; okumak, asla ama asla eğlenceli, keyifli, neşeli bir faaliyet değildir... Her duruma dair totaliter ve indirgemeci bir yaklaşım bulunur, itinayla dayatılır, soru haline getirilir, şıklar yargılarla ("birikimli" (!) okur mesela) donatılır, içlerine beylik benzetmeler serpiştirilir, "doğru" yanıtı bulmanın zorlaşması için seçenekleri bulandıracak, tartışmalı bir şık daha eklenir. Buyrun, sınav!
Sorular/yanıtlar bahane, çıkarımlarını, hayat algılarını ve neyin ne olduğunu başkalarına dayatma meraklılarından (ve onların saçmalıklarından) uzak, özgür ve özgürlükçü günler dilerim sizlere... "Okurken yorulmayı göze alan" bir okuyucu olarak, labirentlere, okyanuslara, teknelere, acılarla boğuşmaya falan gitmem gerek şimdi sanırım... ama durun, bu galiba, çok da iyi işlememiş bir edebiyat uyarlamasıydı ve adı da Pi'nin Yaşamı'ydı; e, öyleyse? Soru neydi?
Cuma günü kaldığım notayla devam etmeyi borç bilirim kendime: Hadi geçmiş olsun.
Soru metni ayrı, şıklar ayrı bir alem olmuş yine. Bu "okuma işi"ni sürekli bir kravatlı, bıyıklı ciddiyete büründürmeye çalışan bir kesim var, kendilerini anlamak çok zor. Bu paragrafı yazan kişiye nasıl anlatır insan kıkır kıkır okunan kitapların zevki, bilemiyorum. Ya da cümlelerin güzelliğine kapılıp hayallere dalmanın güzelliği. Dediğiniz gibi, neşe ve keyif yok sanki bu uğraşta ve bir savaş hali neredeyse. Bu tip sorularla ve güzide eğitim sistemimizle de gencecik insanların beyinlerine böyle fikirler işleniyor işte ne yazık ki.
YanıtlaSil