15 Mart 2012 Perşembe

Memento mori

Kişi öldükten sonra ne kalır geriye? Bu aralar post mortem fotoğraf geleneğine takıldım sevgili okuyucu, sonradan tabulaşarak ortadan kalkan bu pratik dahilinde, özellikle on dokuzuncu yüzyıl sonlarında ölü kişi ile poz vermek, gayet olağan karşılanıyor, zamanın hükmüne karşı son bir direniş, ölüyle son bir hatıra... Andres Serrano ya da Joel Peter Wilkin gibi sanatçıların cesetleri konu alan güncel post mortem çalışmaları mevcut, ancak yaklaşım, elbette ki o günden bugüne oldukça değişmiş. Bizler ki artık kameralı telefonlarımız ve türlü cihazımızla yediğimizin, içtiğimizin, gördüğümüzün fotoğrafını çekmeden hayata iştirak edemez haldeyiz, yine de ölüm karşısında kadraj ayarı yapmakta değiliz, tabular sağ olsun... Her neyse, hafta başı 'doğrusal' -doğar, büyür, yaşar ve ölür- hayat algısının yazarları pek de bağlamadığını söylemişim; okumak, zamanın hükmüne başlı başına meydan okuyan bir direniş sanatıdır belki de, olamaz mı? Bir de yazarın sağlığında okuruna ulaşmayan, yazarın basılı halde görmediği metinler var ki durum farklı bir boyut kazanıyor; geçtiğimiz ay Saramago'nun ellili yıllarda yazdığı ve sağlığında hiç yayımlanmamış bir eserinin çıkacağı duyuruldu, Bolano'nun ölümünden bir sene sonra yayımlanan 2666 nihayet Türkçe çevirisi ile raflara indi, Kerouac'ın hayatı boyunca gün yüzü görmeyen, bir depoda unutulmuş oyunu Beat Kuşağı da 'yazarı öldükten sonra yayımlanan' eserler kervanına katıldı. Örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak eserin yolculuğuna yaratıcısından azade olarak devam etmesi fikri, sanıyorum yine Bolano'nun Vahşi Hafiyeler'inde geçmekteydi - komedi olarak başlayan her şeyin trajedi olarak son bulduğu iddiası eşliğinde... Trajedi mi bilinmez ama fani dünyada zamanı doğrusallıktan kurtarmak, ancak yazıyla, sanatla ve hatırlamayla mümkün. A noktasından B'ye uzanan düz bir çizgide yaşamayı değil de sarmalları ve döngüleri tercih edenler için bir Hopi atasözüyle bitirelim bu yazıyı: "Ölümde doğarım."

(Ginsberg'ün objektifinden Kerouac, Tanca'da.)

2 yorum:

  1. Bir nevî, j.k.Rowling'in 'kapanışta açılırım'ı gibi. o mottonun da yeri ve zamanı önemliydi. ama kapanışta açılmanın diğer ihtimale göre daha şekerli olmadığı açık. sanırım 'açılmanın' esas anlamı da burada gizli.

    YanıtlaSil
  2. 'Fani dünyada zamanı doğrusallıktan kurtarmak, ancak yazıyla, sanatla ve hatırlamayla mümkün.' Kesinlikle haklısın... Tabi eğer kendini zamandan çekip kurtarmak istiyorsan...

    YanıtlaSil