Geçen hafta Sabit Fikir, ünlü simaların kütüphaneleri başlıklı bir yazı hazırlamış, okumadıysanız buradan buyrun. Buradan yola çıkarak pek çok şey tartışabiliriz elbette; kütüphaneleri kendi başlarına birer nesne olarak tartışabileceğimiz gibi barındırdıkları olasılıklar dahilinde değerlendirebiliriz; Umberto Eco ve J.C. Carriére'nin kitaplaştırılmış sohbetlerinde (Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, Can Yayınları, çeviren: Sosi Dolanoğlu) belirtildiği gibi mesela: "Bir kütüphane okuduğumuz ya da günün birinde okuyacağımız kitaplardan oluşmaz ille de..." Borges cenneti bir kütüphane olarak hayal ederken bir başkası kütüphanesini mutfağı ya da banyosundan bir tık üstte bir mekan olarak algılayabilir, olasılıklar sınırsız, hele kitaplar söz konusu ise.
Dünden beridir sardırdığım Takvim-i Ragıp, bu haftanın kütüphaneler haftası olduğunu anımsatıyor bizlere. Öyleyse, istikamet, raflar olsun yine.
Kütüphane yalnızca düzen ve karmaşa yeri değildir; aynı zamanda rastlantılar dünyasıdır. Onlara bir raf ve bir numara verildikten sonra bile kitaplar kendi hareketlerini sürdürürler. Kendi başlarına bırakılınca umulmadık şekilde bir araya gelirler. (...) Bazı geceler kitapların adsız olduğu, herhangi bir yazarla övünmediği, içinde bütün edebi tarzların, bütün üslupların, bütün öykülerin birbirne yaklaştığı ve kahramanlarla mekanların tanınmadığı, dilediğim noktasında içine atlayabileceğim sürekli bir anlatı pınarı oluşturan baştan aşağı anonim bir kütüphane düşlerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder