Gazeteye şöyle bir göz gezdirmek insan varlığının özünün insanlığa ne denli yabancı olduğunu kavramasına yetiyordu. Bütün o savaşlar, cinayetler, ekolojik felaketler, borsalardaki düşüş – cehaletten doğuyordu bütün bunlar, hayatın asıl anlamını kavrayamamaktan kaynaklanan basit hatalardan. Kolaylıkla düzeltilebilecek hatalardı bunlar, yeter ki birileri dinlesin. Ama kimse dinlemek istemiyordu. Ne akrabaları, ne de arkadaşları; Ronit bile. Bütün hücrelerinde yaşıyordu Nahum hayal kırıklığını. Ama birden, düşük faizli kredi ilanlarının altında, aşina bir yüz gördü – geniş omuzlu, gözlüklü adam. Fakat bu ilânda onu büyük bir dikkatle dinleyen ağırbaşlı bir adama bir şey anlatıyordu bu geniş omuzlu gözlüklü adam. “İnsanlar sizi dinlemiyor mu?” diye soruyordu ilân. “Aile fertleri ve yakın arkadaşlarınız sizi ciddiye almıyorlar mı? Çözümü bizde. 9.90’a size en ilgisiz dinleyiciyi bile kendinize bağlamayı öğretecek harikulâde bir kitapçık yollayabiliriz.” Nahum güçlükle zaptetti heyecanını. Tam umutsuzluğun dibine vurmak üzereyken bir umut ışığı belirmişti. Büyük bir sabırsızlıkla kitapçığın gelmesini beklemeye koyuldu. Geçmek bilmeyen ve beklenti dolu dört günün sonunda pakete ulaştı. Sarhoş edici ilkeleri soluk soluğa okudu, bitirdiğinde bu kez onu dinleyeceğinden emin bir biçimde babasının yanına gitti.
İşler baş döndürücü bir hızla gelişti. Nahum varoluşun sırrını ve kendini insanlara dinletmenin yolunu biliyordu artık. Hayatın anlamı ağızdan ağza yayıldı, bir dosttan diğerine. Annesinin parıldayan gözlerine bakarken ya da arkadaşlarının, özellikle de Ronit’in memnuniyet dolu kahkahalarını dinlerken Nahum’un ne kadar mutlu olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.
Ama her şey o kadar da yolunda gitmedi.
(Gazze Blues - Etgar Keret & Samir El Youssef. Çeviren: Avi Pardo)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder