18 Şubat 2011 Cuma

Yıkılmaz bir kale

Onlar vırakladıkça hayat daha gerçek oluyor. Avukatlar, rahipler, doktorlar, siyasetçiler, gazeteciler – hayatın nabzını tutan bütün ördekler. Sürekli bir felaket ortamı. Harikulade. Barometre hiç değişmemiş, bayraklar hep yarıya indirilmiş gibi. Cennet fikrinin insan bilincinde filizlenmesine şaşmamak gerek, bütün dayanakları alınsa da serpilmeye devam ediyor. Her şeyin rastgele fırlatıldığı bu bataklıktan başka bir dünya da olmalı. Neye benzediğini tasavvur etmek güç insanların düşünü kurdukları bu cennetin. Bir kurbağa cenneti, şüphesiz. Miyazma, pislik, nilüfer çiçekleri, durgun sular. Bir nilüfer çiçeğinin üzerine otur ve vırakla sabahtan akşama kadar. Böyle bir şey olsa gerek. Olağanüstü iyileştirici bir etkisi var tashihlerini yaptığım bütün bu felaketlerin. Tam bir bağışıklık durumu tahayyül edin, memnuniyet verici bir hayat, mikrobik bir ortamda güvenli bir yaşam.


Hiçbir şey etkilemiyor beni; ne deprem, ne patlama, ne ayaklanma, ne açlık, ne savaş, ne devrim. Her türlü hastalığa, felakete, acıya ve sefalete karşı aşılıyım. Yıkılmaz bir kalenin içinde yaşamak gibi. Kendime ait küçük bölmemde otururken dünyanın yaydığı bütün zehirler geçiyor ellerimin arasından. Tırnaklarım bile kirlenmiyor. Kusursuz bir bağışıklık. Bir laboratuar teknisyeninden bile daha iyi durumum, çünkü kötü kokular yok burada, yanık kurşun kokusu dışında. Dünya havaya uçabilir – ben yine de virgül ya da noktalı virgül koymak için bölmemde olacağım. Birkaç kuruş mesai ücreti bile çıkarabilirim bu işten, böyle bir olayda mesai olur mutlaka. Dünya havaya uçtuktan sonra tashihçiler bütün virgül, noktalı virgül, tire, parantez, parantez, nokta, yıldız ve ünlemleri çabucak toplayıp editörün masasının üzerindeki küçük kutuya koyacaklar.

Böylece her şey yoluna girecek…


(Henry Miller'ın kült klasiği Yengeç Dönencesi, Avi Pardo çevirisiyle çok yakında, tüm kitapçılarda... Aşağıda Miller, evinin banyosunda, kendi mikrokozmosunun içinden selamlıyor bizleri.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder