16 Şubat 2011 Çarşamba

İcat


Sevgili Oskar Schell,

Geçen iki yılda bana yolladığın bütün mektupları okudum. Karşılığında sana, günün birinde mektuplarının hak ettiği yanıtı verebilme umuduyla şablon mektuplardan yolladım. Ama sen daha fazla yazdıkça ve kendinden daha fazla verdikçe zorunluluğum daha çok gözümü korkuttu.

Bu mektubu senin için yazdırdığım şu anda, bir arkadaşımın çiçek bahçesine bakan armut ağacının altında oturuyorum. Son birkaç günümü burada, beni hem ruhsal hem bedensel açıdan çok yoran bir tedavinin etkilerinden kurtarmak için harcadım. Sabah hayıflanıp kendime acırken imkansız bir soruna basit bir çözüm bulduğum geldi aklıma: bugün, beklediğim gündü.


İlk mektubunda seni himayem altına alıp alamayacağımı sormuştun. Onu bilemiyorum ama birkaç günlüğüne seni burada, Cambridge’de, yanımda görmekten mutluluk duyacağım. Seni meslektaşlarımla tanıştırabilir, sana Hindistan dışında bulabileceğin en güzel köriyi ikram edebilir ve bir astrofizikçinin hayatının ne denli sıkıcı olabileceğini gösterebilirim. Bilim alanında parlak bir gelecek edinebilirsin, Oskar. Böyle bir yolu izlemen için mümkün olan her şeyi yapmaktan mutluluk duyarım. Hayal gücünü bilimsel yollara adadığında olabilecekleri düşünmek harika. Ama Oskar, akıllı insanlar sürekli bana yazarlar. Beşinci mektubunda, ‘Ya icat etmeyi hiç durduramazsam,’ yazmıştın. Bu soru aklıma takıldı. Keşke şair olsaydım. Bunu hiç kimseye itiraf etmemiştim ve şimdi sana ediyorum çünkü sen bana, sana güvenebileceğimi hissetme nedeni verdin. Hayatımı, evreni çoğunlukla zihin gözümle gözlemeye harcadım. Muazzam tatmin edici, harika bir hayat yaşadım. Yaşayan büyük düşünürlerin bir kısmıyla birlikte uzay ve zamanı keşfetme fırsatı buldum.

Ama keşke şair olsaydım.

Kahramanım Albert Einstein, bir zamanlar şöyle yazmıştı: ‘Durumumuz şudur: Açamadığımız, kapalı bir kutunun önünde duruyoruz.’ Sana, evrenin çok büyük kısmının kara maddeden oluştuğunu söylememe eminim gerek yoktur. Kırılgan denge, asla göremeyeceğimiz, duyamayacağımız, koklayamayacağımız, tadamayacağımız veya dokunamayacağımız şeylere bağlıdır. Hayatın kendisi bunlara bağlıdır.

Ne gerçektir? Ne gerçek değildir? Belki bunlar sorulması doğru olan sorular değil.
Hayat neye bağlıdır?

Keşke hayatın bağlanabileceği şeyler yapsaydım.

Ya icat etmeyi durduramazsan?

Belki hiç icat yapmıyorsundur.


(Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın, Jonathan Safran Foer; çeviren, Algan Sezgintüredi. Stephen Hawking'in romanda Oskar Schell'e gönderdiği mektuptan alıntı. Bu haftaya bir primatın ağzından yazılmış kurgu mektupla başladık, bir fizikçinin kurgu mektubuyla devam ediyoruz. Neye bağlıdır hayat?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder