23 Haziran 2010 Çarşamba

Yağma yok


İngiliz The Telegraph gazetesinde geçen hafta yayımlanan tüyler ürpertici bir haber: J.D Salinger'ın The Catcher in The Rye'ı (Çavdar Tarlasında Çocuklar; YKY yayınları) Hollywood tarafından beyaz perdeye uyarlanacak! Başlığın altını okuduğumuzda olayın bu kadar net olmadığını anlıyoruz neyse ki; tahsil edilecek bir vergi borcu olduğu ve Salinger'ın 1957 yılında yazdığı bir mektupta "öldüğümde zengin olmayabilirim; kitabın film haklarını çocuklarıma bir çeşit sigorta poliçesi olarak bırakmak isterim," dediği söylenmiş. Hollywood'un yazarın 65 milyon okura ulaşan bu kült kitabının yıllardır peşinde olduğu belirtilmiş. Zaman içinde Holden Caulfield'i oynamaya gönüllü olmuş aktörler ise Marlon Brando, Jack Nicholson, Leonardo Di Caprio ve Tobey Maguire (burada yorum yapmamak zor hakkaten) olarak listelenmiş. Salinger, tanındıktan sonra basın ve yayın dünyasından uzak durdukça etrafını saran gizem ve ulaşılmazlık halesi onu daha çok arzulanır hale getirmiş, böylelikle de paranoyalarını doğrulamış. Bir Salinger okuru olarak bu tarz haberleri tüylerim diken diken olmadan okuyamıyorum ki bu da benim yazara atfettiğim birtakım şeyleri sahiplendiğim anlamına gelir... Her neyse, Telegraph'ın haberi Hollywood'un The Catcher In The Rye'ın film haklarını almak için ağzının suyunun aktığını belirtmek dışında somut bir şey söylemiyor. (Ağızların sulandığı ifadesi tamamen Telegraph'e ait.) Siz siz olun; kendinize ait, kendinize yakın bulduğunuz şeylerin başkalarınca yağmalanmasına karşı durun... Söylemesi kolay da yapması biraz zor. Sinemaya karşı değil de, edebiyat eserlerinin Hollywood uyarlamalarına karşı biraz önyargılı mıyım, ne? Ya da belki de, eserleri ve yorumlanması konusunda bu denli titizlenen bir figürün Örümcek Adam'ın yüzü ile karşımıza çıkma ihtimalidir rahatsız eden... (Di Caprio'dan Holden olur mu peki? Olmak zorunda mı ki?)

Notos'un Haziran-Temmuz sayısında Salinger'a bir saygı duruşu; özellikle John Updike'ın Franny ve Zooey okumasını kaçırmayın. Notos makalelerinden birinde geçiyordu, buraya da uyacak, son sözü Holden Caulfield kendi söylesin: "Hayatta nefret ettiğim bir şey varsa o da filmlerdir. Sakın bana filmlerden söz etmeyin." Biraz ekstrem, biraz sivri, tamamen Holden Caulfield.

Bu görüşe katılmak mümkün değil, ancak zaman Holden'in gelecekte başına geleceklere yönelik bir öngörüyle konuşup konuşmadığını gösterecek bizlere.

"Siz siz olun, kimseye bir şey anlatmayın. Anlatınız mı, bütün anlattıklarınızın eksikliğini duyarsınız."

(Gönülçelen; J.D. Salinger. Çeviren: Adnan Benk; Can Yayınları, 1990.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder