Mitchell Sanders haklıydı. Sıradan bir asker için, en azından, savaş yoğun ve daimi bir sis tabakasının verdiği hisse -tinsel dokuya- sahiptir. Berraklık yoktur. Her şey bir burgaç gibi döner. Eski kurallar geçerliliğini, eski doğrular doğruluğunu yitirir. Doğru ile yanlış birbiriyle harmanlanır. Emir karmaşaya, sevgi nefrete, çirkinlik güzelliğe, yasa anarşiye, uygarlık barbarlığa karışır. Buğu insanı emer. Nerede olduğunu ya da neden orada olduğunu bilmezsin. Kesin olan tek şey o ezici belirsizliktir.
Savaşta belirlilik duygusunu, dolayısıyla hakikat duygusunu yitirirsin, bu yüzden gerçek bir savaş hikayesinde hiçbir şeyin tam olarak doğru olmadığı rahatlıkla söylenebilir.**
"Gerçek" bir savaş hikayesi nasıl anlatılır? Savaşın anlamsızlığını ve ölçüsüzlüğünü nasıl anlatırsın?
Çok kısa, karman çorman, ahenksiz bir hikaye bu, Sam. Çünkü bir katliam hakkında söylenecek zekice bir şey yoktur. Hiç kimsenin bir daha hiçbir şey söylememesi ya da istememesi için herkesin ölmüş olması gerekir. Bir katliamdan sonra her şeyin sessiz olması gerekir ve hep de öyle olur zaten, bir tek kuşlar hariç.
***Peki ya kuşlar ne der? Bir katliam için söylenebilecek ne varsa onu tabii ki. “Cik-cik-cicik?” gibi şeyler yani.
***Oğullarıma, ne olursa olsun asla bir katliama dahil olmamalarını ve düşmanların katledildiğine dair haberler aldıklarında da tatmin veya coşku duymamalarını söyledim.
(Mezbaha No.5; Kurt Vonnegut. Çeviren: M. Barlas Çevikus. Dost Kitabevi Yayınları, 2007.)**(Taşıdıkları Şeyler; Tim O'Brien. Çeviren: Avi Pardo.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder