10 Ocak 2013 Perşembe

Eğer



Sovyet yasaları uyarınca ölüm cezasının bir alt seviyesinde sürgün yer alır. Eğer ben suçlu isem, cezalandırılmayı hakketiysem eğer, yine de edebi anlamda ölüm cezasını hak etmiş olduğumu sanmıyorum ve dolayısıyla SSCB'den sürgün edilmeyi talep ediyorum - eşimin de bana eşlik etmesi şartı ile. Eğer suçlu değilsem, o zaman eşim ve benim ülkeyi terk etmeme izin çıkmasını diliyorum, en azından kısa süreliğine, bir yıllığına örneğin. Edebiyatta büyük fikirlerin hayat geçirilmesi uğruna hizmet vermek için geri dönme hakkı tanınması kaydıyla elbette, küçük adamlara hizmet etmeksizin, kelime sanatçısının dünyadaki rolüne dair algıda ufak da olsa bir ilerleme kaydedildikten sonra. Bunun yakında gerçekleşeceğine inanıyorum çünkü altyapı oluşturulduktan sonra sıra kaçınılmaz olarak üstyapıya gelecektir - Devrim'e yakışacak bir sanat ve edebiyat alanı yaratmaya. 

(Zamyatin'in Stalin'e yazdığı  mektuptan alıntı. Zamyatin, 1931 yılında Stalin'in izniyle Paris'e gitti, 1937 yılında bir göçmen olarak yaşadığı şehirde hayata veda etti. Başyapıtı Biz için buraya. Görseli Telegraph'te buldum; Rusya'nın Banksy'si olarak bilinen P183'e ait bir iş.)

9 Ocak 2013 Çarşamba

Fark





Rumencede 'kar taneleri'nden 'küçük gözyaşları' diye bahsedilir; Almancada ise bunlara 'küçük kar çanları' adı verilir (Schneeglöckchen.) Demek oluyor ki yalnızca farklı kelimeler değil, farklı dünyalar söz konusu burada. Romanyalılar kayan bir yıldız gördüklerinde birinin öldüğünü söyler, Almanlar ise bir dilek tutar.  

Herta Müller, Radio Romania International, 17/08/2007.

(Tek Bacaklı Yolcu, Çağlar Tanyeri çevirisiyle, çok yakında raflarda. Aşağıda, karlı bir Berlin manzarası. Yukarıda ise karlı bir Beyoğlu manzarası - Asmalımescit'te duvar dibi.)



8 Ocak 2013 Salı

Yok





İnsani bir çözüm getirmeniz için yalvarıyorum size - bırakın gideyim. Benim için aracılık etmenizi istiyorum. Mektubumu aldığınıza dair bana haber verme nezaketini gösterin lütfen. Mektubuma şunu da eklemek isterim: tüm oyunlarım yasaklandı, yazdığım tek bir satır bile hiçbir yerde yayımlanmıyor. Halihazırda çalışmıyorum, hiçbir şeyden bir kuruş telif gelirim yok. Hiçbir kurum, hiçbir kimse taleplerime cevap vermiyor. SSCB'de 10 yıldır yazdığım her şey yok edildi. 

Geriye yok edilecek tek bir şey kalıyor - ben. 

İnsancıl bir karar alınmasını diliyorum - bırakın gideyim. 

(Bulgakov'dan Gorki'ye mektup. Russian Literature of the Twenties'de yer alıyor. Yukarıdaki görsel Bulgakov'un Moskova'daki dairesinin girişinden; daire bir süredir müze olarak ziyarete açık, ancak 2006 yılında kendini 'Şeytan' karşıtı olarak niteleyen bir şahsın saldırısı sırasında zarar görmüş. Dilimizdeki eserleri için, buraya.)


7 Ocak 2013 Pazartesi

Göz




İstanbul'un Bahçelievler semtinde bir ilköğretim okulunda, Vasconcelos'un Şeker Portakalı'nı öğrencilerine öneren bir öğretmen hakkında, kitabın 'Türk örf ve adetlerine aykırı olduğu ve argo kelimeler içerdiği' gerekçesiyle bir velinin şikayeti üzerine soruşturma açıldı.

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu ise, John Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar adlı yapıtının sakıncalı olduğuna karar verdi.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, kitaplar hakkında işlem yapılmadığını belirterek, "Bırakın çocuklar istedikleri kitapları okusun," dedi. Konu ile ilgili haber için Bianet'e buyrun.

Şeker Portakalı'nda Zeze'nin söylediği 'Çırılçıplak bir kadın isterdim' dizesini içeren şarkı ahlaka aykırı bulunurken, Fareler ve İnsanlar'da bahsi geçen 'Susy'nin Evi' kitabın ahlaka uygunluk kriterleri üzerinden yeniden değerlendirilmesine önayak oldu.

Kitapların ikisi de MEB'in oluşturduğu Yüz Temel Eser listesinde yer alıyor. Yüz Temel Eser, pek çok tartışmaya neden olduğu gibi 2005 yılında listede yer alan kitaplardan Küçük Prens'in çıkartılmasıyla da tartışmalara yol açmıştı.

Küçük Prens dediysek Tilki'yi anmadan geçmeyelim, 'Gözler kördür aslında. Gerçeğin mayası gözle görülmez.'

Yukarıda, bir damla mürekkep damlatılarak katlanmış bir A4 kâğıdı görüyorsunuz. Görüyor musunuz?

Ne görüyorsunuz?

Paniğe mahal yok.

Gördüğünüz sizi bağlar sadece, görüntüde uzlaşmak olası değil. Kitabınızla sizin aranıza kimseler girmesin öte yandan, o kadarı yeter.

Tek temennimiz bu olsun.



4 Ocak 2013 Cuma

N-n-n


Bir kuru gürültüdür gidiyor ya, neyse... Biz notlarımıza bakalım.

Yeni senenin en güzel yeniliklerinden biri, yeni takvimler. Bir klasik olan Takvim-i Ragıp'ı bu vesileyle şiddetle tavsiye ederim; bir takvimin içermesi gereken tüm bilgileri içerdiği gibi kimi günlere 'Bazı yerlerde yağmur yağabilir' ibaresi düşmesi, kuşların göç günlerini şaşmaz bir kesinlikle belirtmesi, lale mevsiminin başlangıcından yaprak dökümünün sonuna mühim tarihleri işaretlemesi ile eşsiz bir rehber olduğu için. Yanına keyfinize göre Saatli Maarif'i, hatta Galeano'nun Ve Günler Yürümeye Başladı'sını ekleyerek daha derin boyutlar katabilirsiniz.

Geçen hafta yazdığım sene sonu özetinde, Amazon'dan ve Amazon'un başındaki Jeff Bezos'dan uzun uzadıya bahsetmiştim. Bezos'un fantastik bir projesi var ki değinmezsem olmaz: 10.000 Yıl Saati. Saat, önümüzdeki 10.000 yıl boyunca zamanın çetelesini tutacak. Teksas'ta bir dağın tepesine, mağaramsı bir oyuğa inşa edilen saat, insanlığın 'uzun-vadeli' düşünme yetisine yönelik bir saygı duruşu niteliği taşımaktaymış. Ne diyeyim? Henüz yapım aşamasında, bari onu söyleyeyim.

Designers & Books, AIGA ve Design Observer işbirliği ile 50 Kitap / 50 Kapak. Şahane işler var, buradan buyrun.

18 Ocak'ta yapılacak Hrant Dink anma törenine Noam Chomsky'nin katılacağı açıklandı. Detaylar burada. Chomsky'nin Ali G. ile yaptığı tuhaf sohbeti ise buradan izleyebilirsiniz.

Yılbaşı akşamı herkes kendince kurtlarını dökmüş, kutlamasını yapmıştır sanıyorum; yapamayanlara selam olsun. Şuradan 'partileme' konusunda ihtisas sahibi David Bowie, Lou Reed ve Iggy Pop fotoğraflarına göz atıp ayrıca ilham alabilirsiniz. Şurada ise Bukowski'den Ginsberg'e, Zadie Smith'ten Carson McCullers'a farklı yazarların eğlenme hallerini tetkik edebilirsiniz. Anahtar kelime: rahatlık!

Bugün notları bir video ile değil, Scott Hazard'ın işlerinden birine ait görselle kapatmak dileğindeyim. Boş sayfanın dayanılmaz cazibesi... Yeni senenin ilk haftasını devirdiğimiz şu cuma gününde, temiz başlangıçlar temenni ederim hepimize.

İyi tatiller!









3 Ocak 2013 Perşembe

Aşırı




Nasıl içiyorsam öyle yazıyorum. Aşırıya kaça kaça. Bir süre uzak duruyorum, yazmıyorum ve... İptilaya özgü bir şey bu, bir bakmışım ki gözlerim yüzümden düşecekmiş gibi oturuyorum orada, beş gün geçmiş, tıraş olmamışım, üstümü değiştirmemişim, fena, çok fena durumdayım. Eninde sonunda biri  çıkıp bana şöyle diyor: "Git bir duş al, tanrı aşkına, iğrenç herif.' Ancak o zaman yıkanıyor ve kendime tamam diyorum, iyiymiş bu, bir yürüyüşe çıkayım ben. Sonra paba gidiyorum.
(Irvine Welsh'ten yazma hallerine dair... Görselde Trainspotting'in beyazperde uyarlamasında Renton, yani Ewan McGregor, aşırıya kaçarken.)

2 Ocak 2013 Çarşamba

Ölümden sonra yaşam



S: Düşmanlarınızın eleştirileri karşısında gözyaşı döktüğünüz oldu mu?

Roberto Bolaño: Çoğu kez. Ne zaman birileri hakkımda olumsuz şeyler söylese ağlamaya başlarım ben, kendimi yerlere atarım, kaşınmaya başlarım, yazmaktan bütünüyle vazgeçerim, iştahım kapanır, daha az sigara içerim, spor yapmaya başlarım, deniz kıyısında yürüyüşe çıkarım -deniz evime otuz metre uzaklıkta zaten- ve ataları Ulysses'i yemiş olan balığı yemiş olan martılara sorarım: Neden ben? Neden? Ben size kötü bir şey yapmadım.

S: Yazarın ölümü sonrasında* yayımlanan eserler sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Roberto Bolaño: Ölümü sonrasında.* Romalı bir gladyatörün ismi gibi geliyor kulağa, yenilmez bir gladyatörün... En azından o zavallı buna inanmak ister. Onu cesaretlendirir. 

(İngilizce gerçekleşen söyleşide kullanılan kelime (*): posthumous. Gladyatörü Posthümoz adıyla tahayyül edebiliriz dolayısıyla. Söyleşi Bolaño'nun ölümünden hemen önce Playboy ile yapılmış. Altını çizmek gerek: Bolaño'nun eserlerinin çoğu ölümünden sonra İngilizceye çevrildi; ölümünden sonra 2666 adlı dev romanı da dahil olmak üzere (Okudunuz mu? Okuyun!) 6 kitabı orijinal dilinde yayımlanmış. Diorama isimli bir metin ise, söylenenlere göre sırada bekliyor. Ölümden sonra yaşam, en azından kitaplar söz konusu olduğunda... mümkün! Görselde solda Bolaño'nun sandalyesi, sağda ise Rimbaud'nun çatalı ve kaşığı; fotoğrafları çeken: Patti Smith, kaynak: NY Times.)

1 Ocak 2013 Salı

İz


Merced de Papel'de âşıklarının izi kalmıyordu ama erkekler kesilmiş dudak ve diller, iyice yaşlanana kadar kalacak izler bırakan kesiklerle ayrılıyordu yanından. Los Angeles sokaklarında dolaşıyor, kendilerininkilerle aynı, kâğıt kadar ince yaralara sahip başkalarıyla karşılaşıyorlardı. Kesiklerinin derinliğini ve eskiliğini açığa çıkarmak için öylesine dudaklarını yalayarak, kimi zaman da yarık dillerini kertenkeleler misali çıkarıp hemen geri çekerek kendilerini tanıtıyorlardı. 

(Kâğıt İnsanlar, Salvador Plascencia. Çeviren: Begüm Güzel. Görsel, Mehlika Özsoy'a ait; gökyüzü düşüyor, kederin devası bulunmuyor ve aşk, gökyüzünde çatlaklar açıp ufku mahvediyor... Özsoy'un Deviantart sayfası için buraya.)