Çoksatan denilen bir fenomen var; biliyorsunuz... Son zamanlarda nereye dönsem, hangi edebiyat dergisini elime alsam, TV'de hangi kültür sanat programını izlesem, haldır haldır bir tartışmadır gidiyor; çoksatanlar, merceğin altına alınıp genelde de beylik beyanlardan ötesini içermeyen analizlerle didik didik ediliyor ve nedense, çabalar yetersiz kalıyor olsa gerek ki tartışmalar bitmek bilmiyor. Kolay sıkılan bir bünyeyim; bunalan bir ben olmalıyım herhalde, neyse... Bu hafta Huffington Post'ta okuduğum bir makalede bir "çoksatan nasıl yazılır" formülüne rastlayınca burada paylaşmadan edemedim; çoksatanlar çok satadursun, belki bu fenomeni tartışma iştahımız biraz körelir de edebiyattan bahsedecek zaman kalır. Buyrun, yedi yılını çoksatanları analiz etmeye vermiş olan John Baldwin, 10 maddelik bir liste hazırlamış, parantez içleri elbette ki listeyi hazırlayana değil blog yazarınıza ait:
1. Kahraman bir konuda uzmandır. (En az bir konuda uzmanlığı olmayan biri var mı ki? Tavla uzmanlığı uzmanlıktan sayılır mı mesela?)
2. Kötü adam bir konuda uzmandır. (Yukarıdaki parantez, tekrara alınır.)
3. Kötülükler, kötü adamın ensesindeymiş hissiyle okura aktarılmalıdır. (Kötü adam diyerek kötü adamı yargılamıyor muyuz? Mağdura empati bu maddeyi geçersiz kıldı.)
4. Kahramanın çeşitli dallarda uzman olan destekçileri olmalıdır. (Bir uzmanlıktır gidiyor ya, neyse... Olsun tabii.)
5. Takımdaki kişilerden ikisi birbirine aşık olmalıdır. (Takım derken? Bu roman ne kadar kalabalık olacak?)
6. Takımdan iki ya da daha fazla sayıda kişi ölmelidir. (Yazık oldu.)
7. Kötü adam asıl hedefinden şaşıp takımdakilere odaklanmalıdır. (Çoksatanı bilemem ama bana kalırsa kötü adam dediğin takıntılı olur, asıl hedefinden şaşmaz, hem ona hem de peşindekilere kilitlenir.)
8. Kötü adam ve kahramanın ölmemeleri gerekir ki ikinci kitapta yeniden karşı karşıya gelebilsinler. (Bu eziyet sürecek, orası belli oldu. Uzman kişiler ikinci kitapta da karşımıza çıkacak, yalnız birinci kitaptakilerin çoğu öldüğünden bunlar yeni uzmanlar olacak. Bu arada alakasız ama söylemesem olmayacak, yazık oldu Sirius Black'e...)
9. Tüm ölümler kişiden gruba yansımalıdır. Bir bomba patladı ve 15.000 kişi öldüyse örneğin, şöyle ifade edilmelidir: "Jamie ve Suzy parkta anneanneleri ile yürüyüş yaparken yer birden yarıldı." (Jamie ve Suzy'yi anladım, ancak anneanneyi neden harcıyorlar orası belirsiz.)
10. Çıkmaza girildiğinde karakterlerden biri ölmelidir. (Çıkmazlardan sakınınız, yazardaki yıkım iştahını körükler.)
Makaleden öğrendiğimize göre bu talihsiz listeyi hazırlayan John Baldwin, 11.ci Veba adlı bir kitap yazmış ve astronomik bir telif ücreti almış, ancak yayınevi kitap için 200.000 dolarlık bir tanıtım bütçesi ayırmasına rağmen çoksatanlar listesine girmeyi başaramamış... Ne diyelim, demek evdeki hesap çarşıya uymamış.
Ben bazen çok sıkılıyorum sevgili okur, ya sen? Yazıyı güzel bir notayla kapatalım en azından, buyrun:
Hatta iyice ileri gidip, romanın doğal, uygun, olması gereken biçimi bir torba, bir çuvaldır diyebilirim. Kitap sözcükleri tutar. Sözcükler şeyleri tutar. Anlamları taşır. Roman, şeyleri birbirleriyle ve bizimle belirli ve kuvvetli bir ilişki içinde tutan bir ilaç bohçasıdır.
("Çuval Kuramı ve Kurgu," Ursula K. Le Guin - Kadınlar Rüyalar ve Ejderhalar'da yer alıyor. Çeviren: Deniz Erksan. Görsel, Andy Warhol.)
Tavla şampiyonu tanıdığım bir kadın var. Ta da kaç erkek devirdi kıraathanelerde. Uzmandır. Hakkını veririm.
YanıtlaSilKötü adamlar bazen acı çektirmek için kahramanın çevresine saldırır. Olur böyle şeyler.
Yazara gelirsek, üçüncü sınıf anime senaryosundan bahsediyor. Çok sattığı kişiler de işsiz güçsüzler. Hiç işim olmayınca saçma sapan şeyler izlediğimi bilirim.
Neyse.
Belirsiz ve değişken anlamları taşımak, kucaklamak yerine, kesin ve net sınırları olan değişmez bilgilerin hakimi uzmanlarla yatıp kalkmak, kendinden-korkak şimdiki yüzyıl insanına daha çekici geliyor olsa gerek. Hele de bu anlamlar-şeylerle ilişki içine girmeden yüzeyden yüzeyden yüzmek varken..
YanıtlaSil