11 Haziran 2012 Pazartesi

Ben de sizin gibi, başkaları gibi...


"Bak sen! Peki neden aç kalmak zorundasın?"

Açlık şampiyonu, ufacık başını biraz kaldırıp yakın bir öpücüğe hazırlanır gibi dudaklarını sivriltti. Söyleyeceği bütün sözlerin duyulmasını ister gibi, yetkilinin dosdoğru kulağına:

"Çünkü," dedi, "çünkü hoşuma giden yemek bulamıyorum. Bulsam inanın ki böyle bir ün ardında koşmaz, ben de sizin gibi, başkaları gibi karnımı tıka basa doyururdum."

Burada ilk defa yazdığımızdan bu yana iki yıl olmuş, biliyorsunuz Kafka'nın kurmacasını aratmayacak cinsten bir hukuk mücadelesidir gidiyor, kaynaklara bakılırsa mahkemeden ay sonunda karar çıkacakmış. Eh, sonrasındaki gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz... Dava adlı yazıda uzunca bir özet geçmişim - uzun lafın kısası derseniz şöyle: Kafka, ölüm döşeğindeyken yaşamı boyunca yazdığı her şeyi (edebiyat tarihinin belki de en meşhur yancılarından olan) arkadaşı Max Brod'a teslim edip yakmasını söyler, Brod bu ricayı yerine getirmez. Brod, bavullar dolusu (Kafka'ya ait) defterle yeni kurulmakta olan İsrail'e yerleşir (Kafka hayattayken İsrail diye bir yer yoktur, Brod İsrail'e gittiğinde Kafka'nın ölümü ardından 15 yıl geçmiştir) ve defterleri sekreterliğini de yapan (evli) sevgilisine bırakır. Kadın ölünce defterler, bugün seksen yaşlarında olan ve onlarca kediyle Tel Aviv'in Spinoza Sokağı'nda yarı deli yarı sefil bir yaşam sürmekte olan "kızlara" kalır. Kızlar, defterlerin bir kısmını Almanya Edebiyat Arşivi'ne satar, İsrail kültürel miras olarak nitelediği el yazmalarını "kızlardan" almak için bir hukuk mücadelesi başlatır. Bu esnada kızlardan biri ölünce, İsrail karşısına Eva Hoffe'yi alarak mücadeleyi sürdürür. Eva Hoffe, hayattaki tek varlığının bu defterler olduğunu belirtmiş; İsrail, haliyle kültürel miras olarak nitelenen eserleri bu yaşlı kadının ve kedilerinin pençelerinden alma peşinde. Ay sonunda karara bağlanacak diyorlar ya, bu en tuhaf Kafka hikayelerinden bile tuhaf öykünün öyle kolay kolay sonlanacağı fikrinde değilim. Olur da sonlanırsa, yeni (eski) Kafka metinleri okuma gibi bir şansımız olabilir ya da Brod'un süzgecinden geçmemiş birtakım Kafka satırlarıyla karşılaşabiliriz sanıyorum - Jonathan Safran Foer; Hayvan Yemek'te Brod'un aktardığı ve Walter Benjamin'in atıfta bulunduğu bir Kafka anektodundan bahsediyor. Kafka vejetaryen olduktan sonra akvaryumda yüzen balıkların önünde durur ve "Artık size utanç duymadan bakabilirim, sizi yemiyorum," der... Kafka ve utanç kavramından girersek blog yazımız akademik bir makaleye dönebilir, ancak bu hukuk mücadelesini merakla takip ederken tuhaf hislere boğulduğumu, konuyla ilgili okuduğum haberler karşısında neredeyse yüzümün kızardığını belirtmeliyim - utanç, tıpkı korku gibi, bulaşıcıdır, o ayrı. Kafka'nın yok etmek istediği (yok edemediği) el yazmalarının, Kafka'nın sağlığında henüz kurulmamış olan (var olmayan) İsrail'deki akıbetini takibe yine de devam edeceğiz. İsrail'den söz açılmışken atlamayalım; İsrail'li yazarımız Etgar Keret, Frank O'Connor kısa öykü ödülü adayları arasında - yazarın ödüle aday gösterilen kitabı Kapı Aniden Vuruldu'yu bu yılın sonunda, bir diğer şahanesi Nimrod Çıldırışları'nı ise önümüzdeki yaz günlerinde raflarda bulacaksınız. Kısa öykü meraklılarına ayrıca yerli yazarlardan Sine Ergün'ün kitaplarına bir göz atmalarını da öneririz bu arada; gözden kaçmasın. (Malum; yeni çıkanlar ve çok satanlar dışındaki kitapların gözden kaçması, halihazırdaki sergileme anlayışı uyarınca epey olası.)

Yukarıdaki görsele, interneti tararken San Francisco Hayvanat Bahçesi'nden kaçan ve bir kişinin ölümüne neden olan kaplanla ilgili 2007 tarihli bir NY Times haberinde rastladım. Kaplanın başına ne mi gelmiş dediniz? Vurularak "etkisiz" hale getirilmiş elbette...

Haftanız şen, algınız açık olsun.

(Alıntı: Açlık Şampiyonu - Hikayeler, Franz Kafka. Çeviren: Kâmuran Şipal. Cem Yayınevi.)

1 yorum:

  1. Dava'dan haberim yoktu hiç. İlginçmiş. Hayvan Yemek de bekleniyor bakalım daha bir merakla.

    YanıtlaSil