Sene sonuna geldik ya, ister istemez bir geriye dönüş kafasının etkisi altındayım, sevgili okur. Müthiş yorulduğumuz ama çok iyi vakit geçirdiğimiz Tüyap Kitap Fuarı'nda birkaç günde bir duyduğumuz bir soru vardı: "Bu kitaplar neyi anlatıyor?" Durup durup bunu düşünüyorum - bütün bunlar, bu kitaplar, bu yazılar, bütün bu olan biten neyi anlatıyor? Paniğe mahal yok; eşyanın tabiatı gereği bu, takıldı mı takılıyor, sizlere de fenalık geçirtme niyetinde değilim. Her neyse, dehşet verici bir başka sorudan bahsedelim, hazır yılın kitapları listeleri dört bir yandan türeyip duruyor, soru şu: "En favori kitabınız nedir?" Yazmak bile tüyler ürpertici, ama özetin bu kadarı da fena değil de ne? Yaşar Kemal, geçtiğimiz günlerde benim de yakından takip ettiğim The Millions adlı kitap sitesinde benzer bir soru cevaplamış, bu yılın kitabının ona göre ne olduğu sorulmuş o da -daha evvel verdiği bir cevaba gönderme yaparak- Erich Maria Remarque'ın Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'unun bu yılın değil, içinde bulunduğumuz yüzyılın kitabı olduğunu söylemiş ve nedenlerini de belirtmiş örneğin. Bir şeye çok yakından baktığınızda ister istemez miyoplaştığınız muhakkak, ama indirgemek sanıyorum esas sorunlu mesele - soruyu yönelten sizden sadece bir kitap adı duymayı beklerken aklınızdan onlarcasının geçmesi, işte bundan. Bir paragraf hakkınız olsa eğer, konumlandırma ve nedenlerinizi açıklama fırsatınız olsa, soru böyle feci gelmeyecek kulağa... Radikal, okurlarına bir anket yapıyor ve yılın 10 kitabını oylamalarını istiyor örneğin bu günlerde; tartışmaya epey açık bir seçki, bir göz atmanızı öneririm.
Her neyse, ne diyorduk, takılıp kalma eğiliminden bahsediyorduk ve ben Téa Obreht'in çiğnenen onurundan bahsedecektim... O da yarına kalsın öyleyse. Haliniz hoş olsun.
22 Aralık 2011 Perşembe
Favori
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder