Geçen yaz burada Kafka'nın "dava"sından bahsetmiş, Max Brod'a emanet ettiği ve Brod'un sevgilisi Eva Hoffe'nin eline geçen, ondan da bugün 70'li yaşlarda olan kızlarına kalan elyazmalarının hukuksal ve kültürel bir krize yol açtıklarına değinmiştik. Takip ediyorum sevgili okuyucu, ancak bir kısmı kedilerin istila ettiği bir apartman dairesinde, bir kısmı da muhtelif banka kasalarında bulunduğu söylenen Kafka metinlerinin akibetine dair yeni bir şeye rastlamış değilim. Bir adam, kısa ömrü boyunca yazar, yazar, yazar ve sonra ölüm döşeğindeyken arkadaşına yazdığı her şeyi yakmasını söyler (kimi iddiaların aksine samimi olduğunu düşünüyorum, yani yak derken "Yakma sakın, git hemen yayınla," ya da "Sakla seneler sonra ortalık karışsın," demek istendiğini düşünmüyorum.) Arkadaşı vasiyeti yerine getirmez ve olaylar gelişir. Elif Batuman'ın NY Times'a bu hususta yazdığı makale çok ilginç, Batuman'ın sesiyle yükselen detaylar (mahkemeye Iams kedi mamalarının logosunu barındıran bir cantayla gelen "varis" örneğin) tüm bu olan biteni iddia edilenin aksine kafkaesk bir çerçevede değil de, trajikomik bir biçimde ortaya koyuyor. Zaten bu husustaki son yazımızda Bolano'ya uzanıp, "komedi gibi başlayan her şey trajedi olarak son buluyor," demişiz ki olayın komedi gibi başladığını iddia etmek dahi yersiz olabilir (komedi unsurları barındıran ağır bir trajedi?) Öte yandan devir enformasyon devri; Kafka'nın porno arşivinin bile gözler önüne serildiği düşünülürse yayımlanmamış metinlerin bir yerlerde bir kasada ya da bir koli kedi mamasının altında yatıyor olması fikri gerçekten dokunaklı.
Elif Batuman'dan bahsetmişken atlamak olmaz; malum mevsimlerden yaz, resmen toplumsal bir baskı mevcut kişinin üzerinde: "Bir sahile uzanacaksın, kitap okuyacaksın." Bu baskı karşısında takınılacak tavır kişiye özel elbette, ama edebiyata dair eğlenceli bir şeyler okumak ve metinlerden metinlere atlamak isteyen bünyelere önereceğimiz, kaçırılmaması gereken bir kitap var, o da Batuman'ın Ecinniler, Rusça Kitaplar ve Onları Okuyanlarla Maceralar'ı. Batuman'ın kitabı ABD'de büyük bir ilgiyle karşılandı, kitabın yayıncısı Doğan, çevireni Sabri Gürses. Nereye dönsem bir jüri kültürüyle kuşatılmış hissediyorum kendimi ey okur; her yerde birtakım insanlar toplanmış, ne yapılması, ne söylenmesi, ne yazılması, ne okunması, ne okunmaması gerektiğini grup halinde konuşuyor olmalarının verdiği kuvvetle dayatmaya çalışıyor diğerlerine... Burada önerilerimiz subjektif ve kişisel, altını çizelim bir kere. Batuman da, tam da bu yüzden, yani kendi yorumlarını genelleme ve dayatma ihtiyacı duymaksızın ortaya koyduğu ve edebiyatı anlamsızca nesnel olma iddiasında bir bakışla değil, subjektif bir biçimde damıttığı için cazip. Bu arada bir not, blog yazarınız etten kemikten bir insandır, kendisine ulaşmak isteyen herkese bir telefon ya da e-posta uzaklığındadır - sarılın telefonlara, arayın yazarınızı demek değil amacım, ama bir yazı yazan kimsenin kimliğini açıkça ortaya koymak istemese de muhatap aldığı kimselerce ulaşılabilir olması önemlidir, lakin diyalog denen şeydir medeniyetin gelişmesini sağlayan - naçizane görüşüm elbette, belirtmek istedim.
Yazıyı edebiyatın en naif karakterlerinden birinin, Holden Caulfield'in ağzından bitirelim:
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
Ama öylesi pek bulunmuyor.
(Çavdar Tarlasında Çocuklar, J.D. Salinger. Çeviren: Coşkun Yerli, YKY. Görsel, Kenojuak Ashevak. Evet, kuşlar iyidir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder