İnsan gözü, bir evin hatları ve yerleşiminin kötülük izlenimi uyandıracak denli talihsiz, rastlantısal biçimde bir araya gelişindeki incelikleri seçemez. Burada bütün unsurlar delice birbirine karışmış gibiydi; kötü duran bir açı, çatıyla gökyüzünün tesadüfi kavuşma biçimi her nasılsa Tepedeki Ev’i umutsuzluk verici bir yere dönüştürüyordu. Tepedeki Ev’in uyanıkmış gibi görünmesi onu daha da korkutucu kılıyordu. Boş pencerelerinde sanki bir sakınma vardı, pervazın kenarındaysa hafif bir neşe. Beklenmedik bir anda veya tuhaf bir açıdan bakılınca hemen her ev onu seyredene esprili bir bakış yöneltebilir; muzip, küçük bir baca veya gamzeyi andıran bir çatı penceresi bile bakanda arkadaşlık hissi uyandırabilir; oysa küstah, nefret dolu ve asla gafil avlanmayacak gibi duran bir ev ancak şeytani görünür. Her nasılsa kendi kendini biçimlendirmiş, inşaatçılarının elleri altında birleşip kendi güçlü şekline bürünmüş, kendi çizgilerini ve açılarını oluşturmuş gibi duran bu ev, koca kafasını insanoğluna taviz vermeden göğe kaldırıyordu. Şefkatsiz bir evdi ve içinde oturulsun diye yapılmamıştı kesinlikle; insanlara, sevgiye ya da umuda uygun bir yer değildi. Bir şeytan çıkarma ayini bile düzenlense çehresi değişmeyecekti sanki. Tepedeki Ev, yıkılana dek olduğu gibi kalacaktı.
(Tepedeki Ev, Shirley Jackson. Çeviren: Dost Körpe.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder