Jonathan Safran Foer, 2005 yılında Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın'ın yayımlanmasının hemen ardından The Morning News'e verdiği beyanatta kitapların nesnel varlıklarını sevdiğini, onları kişinin "etkileşime girdiği mini heykeller olarak gördüğünü" söylemiş. Dijital kitap okuma cihazlarının geleneksel formattaki kitapların varlığına son verecekleri tartışılırken Foer'in Bruno Schulz'un Krokodil Sokağı metnini kesmek ve oymak suretiyle kendi kitabı Tree of Codes'u 'yazması' da bu sevgiden kaynaklansa gerek. Tree of Codes'dan burada daha önce bahsettik ve metnin kendisinin bir başka metinden doğduğunu, okuma tecrübesinin en az metin kadar belirleyici olduğunu belirttik. İpad, Reader ya da Kindle gibi cihazlara doğrudan aktarılamayacak bir tecrübe bahis konusu burada; yazarın yaratıcılığının metinle sınırlanmadığı, formatı da baştan inşa ettiği bir durum. Foer'in tekniği (cut-up) yeni sayılmaz aslında; 1920'lerde Dada akımı içinde kullanılmış olmakla beraber 1950'ler ve 60'larda William S. Burroughs sayesinde de yeniden gündeme gelmiş. David Bowie, Kurt Cobain ve Thom Yorke'un da bu teknik veya benzerleri yardımıyla kimi şarkılarını yazdıkları da Wikipedia kaynaklı bilgiler arasında.
Burroughs ilgiye şayan bir karakter, Beat kuşağının en ayrıksı ve karanlık figürü olduğu söylenebilir. Yukarıdaki resimde Brion Gysin ile birlikte 'Rüya Makinesi'nin başında duruyorlar (sağda yer alan WB). Rüya Makinesi, kenarlarına kesikler atılan bir silindirin sıradan bir pikaba yerleştirilmesi ve merkeze bir ampul düzeneği kurulmasıyla işliyor. 78 veya 45'lik devirle dönen pikap, ışığın silindirin deliklerinden sistemli bir şekilde yansımasına neden oluyor ve -kabaca özetlersek- başında gözler kapalı halde durulduğu takdirde kişinin beyin dalgalarını değiştirmek ve optik sinirini tetiklemek suretiyle açık rüyalar (lucid dreaming) veya çeşitli halüsinasyonlar görmesini sağlıyor. Bu arada, ışığa hassasiyeti olan kimi kişilerde epilepsi krizlerine de yol açtığı söyleniyor rüya makinesinin; cihazın yarattığı uyanık rüya görme halinden sıyrılmak içinse yapılması gereken basit: gözleri açmak.
Peki siz, en son ne zaman rüya gördüğünüzü anımsıyor musunuz?
Bu yazı Shirley Jackson'ın Tepedeki Ev'inin giriş cümlesiyle bitsin öyleyse: "Mutlak gerçeklik koşulları altında hiçbir canlı organizma akıl sağlığını koruyarak yaşamayı sürdüremez; kimilerine göre tarlakuşları ve çekirgeler bile hayaller görür..."
Güzel rüyalar diler, mutlak gerçeklik koşullarına fazla teslim olmamanızı temenni ederiz.
"Mini-heykel" demişken.. Mike Stilkey'in kitaplardan yaptığı heykellere de bakabiliriz:
YanıtlaSilhttp://www.mikestilkey.com/#book-sculptures/1