İçeride kırmızı duvar kağıdı ve Viktorya tarzı dekor hakimdi. Etrafta soluk yüzlü ve telaşlı kızlar, siyah çerçeveli gözlükleri ve küt saçlarıyla dolanarak tahrik edici bir şekilde Penguin klasiklerinin sayfalarını karıştırıyorlardı. Üst kattaki bir odadan, sarışın biri yüzünde koca bir tebessümle bana göz kırparak “Wallace Stevens, değil mi?” dedi. Ama pazarladıkları sadece entelektüel deneyimden ibaret değildi—aynı zamanda duygusallık da vardı işin içinde. Duyduğuma göre elli papele ‘yakınlaşmadan bağ kurmak’ mümkündü. Yüzlüğe ise, Bartok plaklarını dinletip sizinle akşam yemeği yiyorlar ve anksiyete krizlerini izlemenize izin veriyorlardı. Yüz elliye, ikizlerle FM radyosu dinleyebilirdiniz. Üç yüz papelin karşılığı ise şunlardı: Zayıf, esmer bir Yahudi kız Modern Sanatlar Müzesi’nin önünde sizinle karşılaşmış gibi yapacak, tezini okumanıza izin verecek, sizi Elaine ve Freud’un kadına yaklaşımları hakkında çığlık çığlığa yapılacak bir münakaşaya çekecek ve tercih edeceğiniz yöntemle numaradan bir intihar gerçekleştirecek—al sana kusursuz bir gece. Bazı adamlar için tabii. Güzel iş. Harika şehir şu New York. (Woody Allen; Tüysüz. Çeviren: Garo Kargıcı.)
Woody Allen'ın kültleşmiş klasiği Tüysüz, Tanrı oyununu içeren orijinal baskısıyla ilk kez Türkçede; özellikle Tanrı'yı kaçırmayın diyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder