21 Temmuz 2010 Çarşamba

Seni sevmiyorum


Kız, dedeme, keşke tabletlere kazınmış bir emir daha olsaydı, dedi: Hep aynı kal.
Onca ilişkisine, ölü kolunu görünce soyunuveren onca kadına rağmen dedemin başka arkadaşı yoktu ve dedem, onsuz yaşamaktan daha beter bir yalnızlık hayal edemiyordu. Hakkıyla benim diyebileceği, yokken özlediği ve hatta yokluğundan önce dahi özlediği tek kişiydi o. Çingene kız, dedemin kolundan fazlasını isteyen tek kişiydi.

Bir akşam, çimlerde çıplak yatarken, Seni sevmiyorum, dedi dedem.
Çingene kız dedemin alnını öptü ve Biliyorum, dedi. Eminim sen de, seni sevmediğimi biliyorsun.

Elbette, dedi ya dedem, çok şaşırmıştı; onu sevmemesine değil, söyleyebilmesine… Yedi yıllık aşk hayatında bu sözcükleri defalarca, dulların ve çocukların ağızlarından, fahişelerden, aile dostlarından, gezginlerden ve eşini aldatan kadınlardan duymuştu. Kadınlar daha konuşamadan Seni seviyorum demişlerdi. Birisini ne kadar çok seversen, diye düşünmeye başlamıştı, söylemek o kadar zorlaşır.

Birbirini tanımayan yabancıların sokaklarda birbirlerini durdurup, Seni seviyorum dememelerine şaşıyordu.


(Her Şey Aydınlandı; Jonathan Safran Foer. Çeviren: Algan Sezgintüredi.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder