Yazı ele alalım mesela. Hangi yasa o yaz güneşin hissini, yakınlığını ve güzelliğini; kararmış kollarımdaki, ense ve omuzlarımın bronzlaşmış tenindeki sıcaklığını kapsar? Hangi avukat bisikletimin tekerlekleri altındaki yolun kızgınlığını ve spor ayakkabılarımın yerçekimine karşı gelişini açıklayabilir? Belki de kendi temmuz günlerinizin uzunluğunu, bir bisiklet selesindeyken önünüzde uzanan sonsuz ihtimalleri, sokak lambalarının vızıldayıp yandığı bir kenar mahalle boyunca çocukların caka satarak yürümesini, bütün bunların korkusuz duruşunu hatırlıyorsunuzdur. Özlem…
O yaz günler hiç bitmiyor gibiydi. Bir yerlerde bir bilim adamı, zamanın çocukluk ve yaz güçleri tarafından bükülüp esnediğini kanıtlıyordu sanki. Stockholm’deki jüri bu şahsın kaçınılmaz gelişini kolları açık bekliyor; bazı jüri üyeleri sonunda zamanımızın dahisinin çocukluk günlerimizin yetişkinlik günlerimizden daha uzun olduğunu, zamanın bizi kandırmaya çalıştıkları gibi bir çizgi değil, ilerledikçe hız ve tehlike kazanan bir eğim olduğunu kanıtladığı için ağlaşıyordu.
(Körler Ülkesi, Jess Walter. Çeviren: Seçil Kıvrak.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder