“Beni sevdiğini ispatlamak için bir şey yap,” diyor. Ne yapmamı istiyor? Ne? Söylemesi yeterli. Söylemiyor ama. Çünkü onu gerçekten sevseydim ne yapmam gerektiğini kendim bilirdim. Bana bir ipucu vermeye ya da ne olmadığını söylemeye gönüllü ama. İkisinden biri. Seçebilirmişim. Ne olmadığını söylemesini istedim; bu şekilde bir şeyler öğrenebilirdim, en azından. Onun ipuçlarından hiçbir şey çıkaramayacağım kesin. “Kendine zarar vermenle ilgili bir şey değil,” diyor, “gözünü çıkarman ya da kulağını kesmen gibi bir şey değil, çünkü o zaman sevdiğim birinin canını yakmış olacaksın, dolaylı olarak da benim canımı. Sana yakın birinin canını yakmak kesinlikle sevgiye işaret etmez.” Doğrusu, benden istese de kendime zarar vermezdim. Göz çıkarmakla sevgi nasıl bağdaşır, Tanrı aşkına? Peki nedir o yapmam gereken şey? Söylemiyor, ama o şeyi babama ya da anneme ya da kardeşlerime yapmanın da hiçbir yararı olmayacağını ekliyor.
Pes ediyorum, ne bana ne de ona yararı var bu oyunun.
(Gazze Blues, Etgar Keret. Çeviren: Avi Pardo.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder