Gerçi siz beni tanımıyorsunuz ama benim adım Jane. Başınıza dert açmak için telefon rehberinden aldım isminizi. Şuna inanıyorum ki bugün hepimiz birbirimizle ilişki kurmakta zorluk çekiyoruz. Herkesin hemfikir olduğu bir gerçek bu, aslında öyle bir hemfikiriz ki belki de gerçek bile değil bu bilgi. Belki de gereğinden fazla ilişki halindeyiz, hani bana sorulsa. Yine de ilk varsayım üzerinden hareket ediyorum, yani ilişkilerimiz yetersiz, o yüzden size doğru bu satırları fırlatıyorum. Yakalarsınız ya da bırakırsınız düşer, size kalmış. Ama bana öyle geliyor ki oralı olmazsanız bunun ceremesini çekersiniz. Bu benim kişisel görüşüm sadece, herhangi bir polis gücü yok arkasında. Sizi cezalandıracak durumda da değilim, Bay Quistgaard, dinlemediniz ya da ilgi göstermediniz diye. Bizim toplumumuzda bunun bir cezası yok. Şimdilik. Sadede gelelim.
Siz ve ben, Bay Quistgaard, aynı söylem evreninde değiliz. Daha önce bunu fark etmemiş olabilirsiniz ama işin doğrusu şu ki değiliz. İçinde bulunduğumuz söylem evrenleri farklı. Şimdiye dek, bu mektubu almadan önce demek istiyorum, içinde bulunduğunuz, aslında içinde oyalanıp durduğunuz söylem evreni yeterli ve tatminkâr görünmekteydi. Belki de, içerisinde karşılıklı söyleşen insanlarıyla, sizinkinden farklı söylem evrenlerinin var olduğunu düşünmek aklınızın ucundan bile geçmedi. Kendi s.e.’nizi, sağduyulu bir şekilde, içine girilemeyecek denli söylemle dolu bir doluluk olarak addetmiş olabilirsiniz. Var olanın tamamen yeterli olduğunu hissetmiş olabilirsiniz. Sizin gibi insanlar çoğu kez öyle yapar. Bu tabii ki addetmenin yollarından biridir, eğer şişkin bir kendi halinden memnun olma halinin peşindeyseniz. Fakat size sesleniyorum, Bay Quistgaard, doluluk bile çatlayabilir.
Doluluğun bile, azizim, içine sızılabilir.
(Pamuk Prenses; Donald Barthelme. Çeviren: H. Toker.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder