Defalarca tekrarlanmaktan yıpranmış, hele Şubat ayı geldi mi insanın midesini bulandıran, neredeyse aşınmış bir kelime: Aşk. Sıla Okur çevirisiyle yayımladığımız Üç Harfli Kelime: Aşk ise Ursula K. Le Guin'den, Neil Gaiman'a; Jonathan Lethem'den Etgar Keret'e; Hari Kunzru'dan Francine Prose'a; Margaret Atwood'dan Douglas Coupland'a uzanan çağımızın kırk önemli yazarının çoğu kurgusal, bazısı gerçek aşk mektuplarını bir araya getiren bir antoloji. Öyle tektaş yüzüklerle tescillenmesi diretilen, çikolata ve kırmızı güller eşliğinde tüketilen, atın beni denizlere dedirten türden ezber aşklara dair değil de; kimi zaman ironik, kimi zaman şaşırtıcı, bazısı komik, ama ortak özelliği bireyin bir diğer bireye bağlanma sancılarını dürüstçe yansıtmak olan mektuplar var Üç Harfli Kelime: Aşk'ta. Cafcafı, kırmızı kalpleri, zorlama hediyeleri ile belletilen aşklara inat bir kitap Üç Harfli Kelime: Aşk. Dört bir yandan bangır bangır sevgililer günü mesajlarıyla kuşatıldığınızda içinize su serpecek, benliğinizin ezberlerle sarsılmasını engelleyecek cinsten.
Beni terk edeceksin. Bırakıp gideceksin, biliyorum. Laporte’u bıraktığın gibi. Arif’i bıraktığın gibi. Soyadıyla andığın biri olacağım. Laporte, bu gece Alhambra’da sana selam vermek için sendeleyerek yanımıza gelirken iyi görünmüyordu. Çok ıslak olduğu için bana elini vermek istemedi. Parmaklarımın ucunu tuttu ve sahte bir gülücükle, sanki konuştu benle: Becerdiğin en iyi karı, tattığın en büyük aşk, ama yakında piç gibi bırakıp gidecek seni, zavallı enayi. Arabada, biriyle tanışacağı zaman ellerinin hep böyle terlediğini söyledin. Korkularını biliyorsun, değil mi? Benimkileri bildiğin gibi. Seninle takıldığı, seni bağlamasına izin verdiğin, ardından sana kölesi gibi davranmasını emrettiğin günlerde yönetmenlik yapan Laporte’un uzun zamandır sesi çıkmıyor. Sonra aya bakmamı söyledin, ben de eğilip ön camdan aya baktım. Ardından gökyüzünün rengini beğenmem talimatını verdin, ben de Paris’in lacivert gecesini incelemeye koyuldum. Sarıklı Sih, her zaman olduğu gibi, sana yine en zor park yerini gösterdi ve kulübesinin önünden geçerken, her zaman dediği gibi, Park Etme Şampiyonu dedi. Odada büyük bir tatlılıkla geldin kollarıma. Seninim. Bu gecelik. Ne büyük espri! Ve kalbim, ilk açıklamayla espri arasındaki kısacık boşlukta gümbür gümbür atmaya devam ediyor. Laporte’u bıraktığın gibi. Arif’i terk edip bir de üstüne ikiziyle yattığın gibi. Onlar terk etmeden ben terk ederim. Böylesi daha iyi, değil mi? Ağlama sızlama yok. Evet güzelim, uykuya daldın, gecenin sonu geldi ve ben heyecandan geberiyorum. Bunu ya bir gün yalnız başına okuyacaksın, ya da birlikte okuyacağız.
- Leonard Cohen. (Üç Harfli Kelime Aşk. Çeviren: Sıla Okur.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder