25 Ağustos 2014 Pazartesi

İkon


Dünya parmak uçlarımıza ne denli yaklaşıyorsa yüreğimizden de o denli uzaklaşıyor, beni endişelendiren bu.*

Bir zamanlar dünyanın merkezinde dalları neredeyse cennete uzanan bir ağaç olduğu ve ağacın, tüm dünya insanlarını gölgesinin altında toplayıp ayrışmalarını önleyeceğini iddia ettiğini anlatan bir Hindu miti vardır... Mite göre Brahma, ağacın kibirini cezalandırmak için dallarını kesip dünyanın dört bir yanına saçmış, yeniden filizlenen dalların altında farklı inançlar, farklı diller ve gelenekler yeşermiş.
Birlik içinde yaşayacak olan insanlar, böylelikle birbirlerinden kopmuş, kendi geleneklerine, dillerine, kültürlerine hapsolmuş. Bugün, (haliyle) bu darmadağın dünyada bir edebiyat eserini okumak için ya yazıldığı dili öğrenmeniz ya da çevirisini edinmeniz gerek; ama teknoloji, mitlerin anlatılageldiği çağlardan bu yana epey ilerledi, buna gerek kalmayacak olabilir.

* *

Sessiz sinema oynadıysanız bilirsiniz; iletişim için gerekli olan, bir şeyi, bir şekilde ifade eden birini anlamaya çalışan bir veya birden fazla kişidir; ötesi için el, kol, yüz ifadeleri ve devinimler yeterli olur. (Kişisel tarihimde, kitap adları ile oynanan çarpıtılmış bir 'sessiz sinema' oyununda Aydınlanmanın Diyalektiği'nin vücut diliyle anlatımına ve doğru tahmin edilmesine şahit olduğumu ekleyeyim, sessiz sinema deyip de geçmeyelim.) Her şey, farklı biçimlerde ifade edilmeye müsaittir esasen; eğlence niyeti gütmüyorsak ya da dilini bilmediğimiz bir medeniyetin içine düşmemişsek bunun ne lüzumu var, ayrıca tartışılır. Yukarıdaki emojiler örneğin, size ne ifade ediyor? Bir edebiyat klasiğinin ilk cümlesi olduğunu söyleyip ipucu versem nasıl bir çıkarımda bulunabilirsiniz?

Sessiz sinemaya vakit ayırmaktansa kendine ait bir projeyle sesini duyurmak isteyecek denli acar bir girişimci olduğunu tahmin ettiğim Fred Benenson -artık Hindu mitinden feyz aldı mı, Babil hikayesinden etkilendi mi, yoksa salt parmaklarının ucunda olan teknolojiyi değerlendirmek mi istedi, bilinmez- Amerikan klasiklerinin en kallavilerinden birine, Moby Dick'in emoji ikonlarıyla yeniden yazıldığı Emoji Dick isimli bir projeye önayak olmuş. Emoji-Dick, satın almak isteyenler için 40 (ciltsiz, siyah beyaz baskı) ve 200 (deri ciltli, renkli) dolarlık edisyonlarıyla artık satışta. Nasıl oluyor derseniz, eh, yapılınca oldu sayılıyor denebilir; yukarıdaki ikonlarla ne kadar oluyorsa o kadar oluyor. Buradan ilhamla Mashable, yirmi edebiyat eserinin isimlerini emojiye dönüştürdüğü bir sayfa hazırlamış örneğin, salt kitap isimleri olduğu için bu giriş cümlesi kadar sorunlu değil, ancak çözebilmek için İngilizce sözdizimi üzerinden düşünmek şart; o zaman da, ister istemez, kısa mesajlaşmada başvurulan bu ikonların ne denli evrensel, kapsayıcı olduklarını yeniden irdelemek bir yana, bir edebiyat eserinin sözel derinliğine nüfuz etme (daha doğrusu edememe) yetisi tartışmaya açık hale geliyor.

Darwin'in de belirttiği üzere, kültürel bağlam ne olursa olsun öfke, korku, sevinç gibi duygular, yüz ifadesi üzerinden kendini ele verir. Ancak iletişim, elbette ki anlık duygulanımların ifadesi ötesinde bir derinlik taşıyor; söz, ikona indirgenebilse de ağırlığını aktaramıyor. En yakın çıkışı, sola dönmenin yasak olduğu kavşağı, tuvaleti resmedebilen ikonografi, daha sofistike ifadeleri kapsayamıyor. Sessiz sinema oynamaktansa konuşup yazmanın, romanları çöpe atıp resimli kitaplara gömülmemenin bir nedeni var. Kanımca Emoji Dick, kaynak aldığı edebiyat eseriyle ilgili birtakım değerler ortaya koymaktansa çağın dinamiklerini resmediyor, göstergebilime kafa yoranlara yeni, ancak oldukça dar bir pencere açmaktan öteye gitmiyor.

Jonathan Safran Foer, Kalp Hastalığının Noktalama İşaretlerine Dair Bir Rehber adlı öyküsünde, -yanlış anımsamıyorsam Amerika'nın Yanık Çocukları isimli antolojide de yer alıyor-  kendi tanımladığı bağlamlarda özgün biçimde kullandığı noktalama işaretleriyle kalp hastalığından mustarip bir ailenin fertleri arasındaki iletişim kopukluğunu konu eder... Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın'da da, konuşmayı kesmiş olan kahramanın elzem bir şey söylemek için bir telefon açıp derdini tuşlardaki harflerle anlatmaya çabaladığı bir bölüm vardır örneğin; her ne kadar bizler, kitabı hazırlarken bu şifreleri Türkçe olarak denk düştükleri sayılar üzerinden dönüştürdüysek de amaç, okurun kahramanın ne dediğini anlaması değil, bilakis sayıların duvarına çarparak kendini ifade etme konusundaki çaresizliğini paylaşmasıdır.

Lafı uzattım, biliyorum. Bir şeyi söylemenin sonsuz yolu, ifadenin kişinin yaratıcılığına kalmış sayısız biçimi mevcut. Emoji yeterliyse ne ala... Yetmediği noktada, şükür, edebiyat var.

(*Alıntı, Foer'in geçen yıl Middlebury College mezuniyet töreninde yaptığı konuşmadan; görsel, Darwin'in İnsan ve Hayvanda Duyguların Dışavurumu'ndan; kaynak: Wikipedia. ** Emoji alıntı, tahmin edeceğiniz gibi Emoji Dick'ten. Meali, "İsmail deyin bana." Türkçe işlemiyor, o ayrı, çeviride kaybolmuş olsa gerek. İngilizce işlediğini iddia etmek de pek mümkün değil, ya neyse... Bir yere kadar. Call me Ishmael. Ara beni?)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder