Ama beyaz tahtanın ucunda, kıyıda, seni yukarı atması için bütün ağırlığınla abanacağın yerde, iki karanlık alan var. Aydınlıkta iki düz gölge. Belli belirsiz iki siyah oval. Tahtanın ucunda iki kirli nokta.
Senden önce atlayan insanlardan kalmış hep. Orada dururken ayakların ezik büzük, sert ve ıslak yüzeyde inciniyor ve o iki koyu lekenin insanların derilerinden geriye kaldığını görüyorsun. Gerçek ağırlığı olan insanların ortadan kaybolma şiddetiyle ayaklarından soyulan deriler bunlar. Senin sayamayacağın kadar çok insan, iz bırakmadan kaybolmuş. Ortadan kayboluşlarının ağırlığı ile sürtünüş, yumuşak ve hassas ayaklarından küçük parçalar bırakıyor geriye; deri zerreleri, kırıkları ve parçaları tahtanın ucunda, güneş altında küçücük ve yayvan bir halde dururken kirlenip kararıyor, bronzlaşıyor. Kümelenip yayvan oluyor, birbirlerine karışıyorlar. İki daire halinde kararıyorlar.
(...)
Ama tahtayı temizlemeleri lazım. Bunu bir an düşünen biri bile tahtanın ucundan insan derilerini, eskiden burada olanın iki siyah hatırasını, buradan bakıldığında göz gibi duran, kör ve şaşı gözler gibi duran bu benekleri temizlemeleri gerektiğini anlar.
(İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler, David Foster Wallace. Çeviren: Sabri Gürses. Görselde, Pat Steir'a ait bir iş.)
şahsen daha çok david foster wallace kitabını türkçe okumak isterim.
YanıtlaSilileriki dönemler için elinizden bir şey gelir mi mesela dile getirsem?
Wallace'ın Girl with Curious Hair'i var sırada - 2014 yayın programında yer alıyor.
SilYani, yakındır!
güzel haber! bilmiyorum, böyle duygusal bağlar kurulan yazarlar vardır ya, wallace için öyle hissediyorum. depresif kişi öyküsünü okuyunca vurulmuştum; dipnotlarda kayboldukça, bilmiyorum işte.. türkçe bir külliyat mümkün olsa keşke. okumak, okumak, okumak gerek. zaman da gerek tabii. bekliyorum, elinize sağlık.
Sil