Yazın hayatım boyunca temsilcim, İsrail'deki ve dünyanın diğer ülkelerindeki yayıncılarım, hatta bankamın müdürü bile kısa öykü yazmayı bırakmamı, roman yazmam gerektiğini söyledi bana - hepsi yanlış bir işe kalkıştığımı düşünüyordu. Ancak sanat söz konusuysa faydacı bir tutum benimsemenin tezat içerdiğini düşünüyorum ben. Ömrümde ilk defa elime bir kalem alıp bir öykü yazdığım zaman fayda ekseniyle yaklaşmamıştım olaya. Karakterler, olay örgüleri ya da yerler yaratmanın pratik ya da rasyonel bir tarafı yoktu - tesisatınızı tamir etmek ya da bulaşık yıkamak gibi değildi bu. *
Cuma günkü NY Times'da yer alan bir makale, kısa öykü alanında bir 'diriliş' gerçekleştiğini ve günümüzün küçük ekranlı cihazlarında okunmaya uygunlukları sayesinde kısa öyküde 'patlama' yaşandığını neşe içinde cümle aleme duyurdu. Öyle ya, akıllı telefonlarımız ve elektronik mürekkepli tabletlerimiz olduğuna göre, kısa öykülere yönelmemiz kaçınılmaz artık, değil mi?
Bir eylemi kolaylaştıran teknolojinin, o eylemin önünü açacağına da kuşku yok elbette. E-kitaplar yaygınlaşmaya başladığında aynı sav, çantalarının ağırlığından dem vuranlarca güdülmüş, koca koca kitapları taşımak yerine tüm kütüphaneyi cihaza 'atmanın' dayanılmaz hafifliğinin altı her mecrada çizilmişti. Evet, matbaa teknolojisi olmasaydı bugünkü okuma alışkanlıklarımız farklı olacaktı, vs. vs. Ama romandan daha kadim bir gelenek olan kısa öykünün cihazlar sayesinde 'patlama' yaptığını iddia etmek için, sanıyorum Amazon'un Kindle Short'ları için gizli reklam yapıyor olmak gerekiyor.
Yukarıdaki alıntı Keret'in Rain Taxi söyleşisinden, başka mecralarda da roman yazmamış olduğu için karşılaştığı baskıdan bahsetmişliği var kendisinin... Hayat, bütün basitliği içinde türlü kaos barındıran, çok katmanlı bir mekanizma neyse ki, en faydacı bünyeleri bile ters köşeye yatırdığı olur zaman zaman.
Nedir ki bize faydalı olan?
Bir bilgi bombardımanı çağında yaşıyoruz; akıntıya kapılıp gitmemek olası değil. Geçen hafta kolesterol ile ilgili yeni savlar ortaya atıldı mesela, kolesterol gizli bir katildi, hayır değildi, hepsi ilaç şirketlerinin yalanıydı, kolesterol yoktu, faydacı doktorlar vardı, hayır yoktu, doğru değildi, kolesterol vardı... Öncesinde, yumurta yemek sağlığa zararlıydı, sonra yararlıydı, sonra tekrar zararlı olmuştu; en son nerede kalmıştık, anımsaması zor. Dünya artık fayda ekseninde dönüyordu, her şey kişinin kendi refahı için olmalıydı, şu olmalıydı, bu olmalıydı, öte yandan neyin ne olduğu, çok da net değildi sanki... 2000'li yılların büyük furyalarından biri sayılacak 'Secret,' bir şatoda oturmak istiyorsak şato resimlerinden bir kolaj yapıp karşımıza asmamızı, bir eş hasretiyle yanıp tutuşuyorsak iki kişilik bir yatak yapıp bir yanında uyuyarak elbet bir gün bize gelecek olan eşin yerini şimdiden açmamızı söylemiyor muydu? Denemesi bedavaydı. Hayal kırıklığının 'somut' bedeli nasılsa saptanamıyordu. Algıda seçicilikle faydacılığa odaklı yaklaşım, el ele vermiş halay çekmekteydi; pozitif düşüncenin önüne kimse geçememekteydi. Allahtan fazla uzun sürmedi, o da tüketildi.
E-kitap gerçeğini Secret'ın yarattığı anlamsız kakafoniye indirgeyecek değilim tabii; faydası, zararı bir yana, salt var olması kullanımını doğruluyor. Ancak insanlar çok, çok eski zamanlardan beri öyküler anlatıp duruyor, formatlar yenilense de öykülerin öldüğü, sonra yine dirildiği falan olmuyor. Tabletler, akıllı telefonlar, bilgisayarlar faydalı cihazlar, ona kuşku yok. Fakat dünya, onlar ne derlerse desinler salt fayda ekseninde dönmüyor, hayat o kadar kolay yapılandırılmıyor, unutmamak lazım.
Haftaya hasta, huysuz ve sert bir başlangıç yaptım. Sizlere esenlikler dilerim.
(Görselde, -ne için kullandığınıza bakar ama- genelde faydalı bir cihaz sayılacak bisiklet, görece 'faydasız' bir uğraş olan duvar yazısının önünde dinleniyor.)
Bu aralar hepimiz aynı moddayız galiba.
YanıtlaSilTomris Uyar'ın "Kısa öykü tek bir andır, bir odadır yani" cümlesi geldi aklıma.
YanıtlaSil