Biçim açısından tek tip olan kitapların bolluğu romanın organik halinin böyle olduğu yönünde bir yanılsama yaratıyor. Romanların salt düzyazıdan oluştuğu, tasarımın yazıya hizmet etmediği yönünde bir varsayım doğuyor böylece.
Bunun altında, John Barth'ın da dediği gibi yazının "matbu bir ses" görevi gördüğü inancının yattığı fikrindeyim. Matbu metinlerde sözel olana dair bir öykünme söz konusu. Kitap dışarı salınmayı bekleyen birtakım sözel şeyleri muhafaza eden bir nesne olarak görülüyor. Bir kutunun içinde Holden Caulfield. Plastik bir kabın içinde Reis Bromden. Salinger ve Kesey, sesi sayfadan akıtma olayını mucizevi biçimlerde işletiyor. Evet, birileri benimle konuşuyor, beni baştan çıkarıyor.
Yine de sanırım benim asıl ilgimi çeken okuru elinde tuttuğu kağıt hamuruna yakınlaştıracak bir yazın biçimi. Kağıdın romana mekan olduğu, salt araç olmaktan çıktığı kitaplar.
(Salvador Plascencia, Nashville Review söyleşisi. Görselde, Kağıt İnsanlar besin piramidi. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder