Etgar Keret'in yeni kitabı Buzdolabının Üstündeki Kız, bu haftadan itibaren raflarda sevgili okuyucu; olan bitenin gündeminden bunalanlara, gerçeklikle fantezi arasındaki sınırlara biraz abanma arzusu duyanlara, gündelik hayatın hoyratlığı karşısında ne yapacağını bilemeyenlere şiddetle tavsiye edilir. Keyif içinde bir kitap okuyayım diyen herkese tavsiye edilir aslında, ama gündelik hayatın hoyratlığından fena halde mustarip blog yazarınız olarak yukarıdaki kategorileri vurgulayayım dedim. Her neyse, güzel kitaplar bir bir hazırlanıyor mutfağımızda -kullanmakla birlikte bu ifadeden hiç hoşlanmıyorum sevgili okuyucu, burası bir restoran, bizler aşçı değiliz, hazırlanan şeyler de yemek değiller; mutfak yerine masa desek mesela, fazla mı gerçekçi?-; Tea Obreht'in müthiş romanı Kaplanın Karısı, Dave Eggers'ın Sendak yorumu Vahşi Şeyler, Jedediah Berry'nin postmodern polisiyesi Dedektifin El Kitabı, Sam Lipsyte'ın Talep adlı şahanesi vs. vs. önümüzdeki aylarda raflarda yer alacak. Bizi izlemeye devam edin!
Film Ekimi'nin başladığı şu günlerde hatırlatmadan geçmeyelim; Woody Allen'ın son yıllarda en büyük gişe başarısı elde eden filmi Midnight in Paris vizyonda halen, hayatın hoyratlığından bunalmaktan bahsettik ya, işte o ruh halini terk etmek için şahane bir fırsat Midnight in Paris. Yaşamın sefaletinden her fırsatta dem vuran ve son yıllarda sinemasında şans, rastlantısallık ve insanın çıkmazlarına ve karanlığına hafiften pesimist bir yaklaşımla eğilen Woody Allen, Owen Wilson'un adeta ışıl ışıl parlamasına olanak sağladığı yeni filminde hayatla hesabını görmüş ve yeniden gülümsemeyi başarmış gibi... Film, Eğrisi Doğrusu'nda yer alan Yirmili Yıllardan Bir Anı adlı öyküyle akraba aynı zamanda, hatırlatmadan geçmeyelim. Hatta bunu söylemişken Yan Etkiler'de yer alan, O'Henry ödüllü Kugelmass Olayı isimli meşhur öyküyle gevşek de olsa bir bağı olduğunu ekleyelim. Filmlerin ya da kitapların konularını anlatmaktan hiç hazzetmemekle birlikte, Kugelmass Olayı'nda mevzunun sihirli bir dolap çevresinde döndüğünü ve kişinin bu dolaba bir roman ile girdiği takdirde o romanın içine "düştüğünü" söyleyebiliriz; Yirmili Yıllardan Bir Anı ise 1920'lerin Paris'inde filmdekine epey benzer bir kadro dahilinde gelişen birtakım olayları konu alıyor - Picasso, Hemingway, Gertrude Stein, Scott ve Zelda Fitzgerald vs.
Sabah gazetesinde okuduğum bir söyleşide Allen şöyle diyor: "Fantezi tek kurtuluşumuzdur. Hepimiz gerçeğe hapsolmuş durumdayız. Gerçekse Vegas gibidir. Bazen birkaç dolar kazanabilirsiniz ama asla kumarhaneyi yenemezsiniz. Tek yapabileceğiniz hayal etmektir, fantezi kurmaktır ama dikkatli olmanız gerekir, çünkü fantezinin fazlası hastalıktır." Fazlasını, azını bilemem ama, kumarhaneyi yenemediğimiz kesin, o kadarını söyleyeyim.
Görselde Yoshimi Kahara'nın kağıt malzemeli yerleştirmelerinden biri yer alıyor. İyi haftalar dileklerimizle.
Aa Etgar Keret'ı alırım. Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü ile Gazze Blues'u okudum. Kaçmaz. O değil de Dad Runs Away with the Circus diye bir çocuk kitabı var yahu onu da çevirsenize. Başka kitapları da var görünüyor amma velakin öyküler farklı mı bilmiyorum. Neyse siz çevirin alırız biz. :D
YanıtlaSil