Bir ayı daha devirdik, devirdik de ne oldu sevgili okuyucu, hayat devam ediyor; şairi anmaktan ötesi abes kaçacak, "Tarihe gömülen koca koca atlar, tarihe gömülür, o kadar."* Çok iç açıcı bir hafta geçirdik denemez, 30 Eylül Dünya Çeviri Günü'nde gelen Palahniuk'un Ölüm Pornosu'nun çevirmen ve yayıncısına 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması haberi, ironik denmeyecek denli üzücü. Neler olacağını göreceğiz; 2 sene önce ABD'de bir öğretmen Palahniuk'un Guts isimli öyküsünü (Tekinsiz adlı kitabında yer alır) derste öğrencilerine okuttuğu için işinden kovulmuş ve büyük bir yaygara kopmuştu diye hatırlıyorum - Palahniuk'un ve çevirmeni ile yayıncısının kaderinin bu topraklarda nasıl şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz.
Haftanın önemli gelişmelerinden biri giderek güçlenen Amazon'un yeni tablet'i Fire'ı piyasaya sürmesi oldu. Fire'ın en cazip yanı, piyasadaki pek çok büyük şirketin öne sürdüğü benzerlerinden oldukça ucuz olması ve kitap okuma yanı sıra film izleme, vs. gibi olanaklar sunması.
Ateş adı verilen bu yeni icadı (!) bir kenara koyalım ve istemsiz çağrışımla ateşten yangına uzanarak söze Fahrenheit 451 ile devam edelim. Ray Bradbury, kitabın önsözünde metni bir kütüphane bodrumundaki daktilo odasında ("çıldırmış bir şempanze gibi tuşlara vurarak, içeri girip kitap raflarına koşarak, kitapları çekip sayfaları çevirerek, dünyanın en güzel poleni olan ve insanda edebi alerji yaratan kitap tozunu içine çekerek")yazdığını ve McCarthy döneminde yayımlatmak istediğinde pek çok engelle karşılaştığını söylüyor. Sansür ve baskının söz konusu olduğu o günlerin politik ikliminde kitabı dergisinde tefrika olarak yayımlamayı sonunda genç ve cesur bir editör kabul etmiş: Fahrenheit 451, böylelikle Hugh Hefner'ın Playboy'u sayesinde gün yüzüne çıkmış. İronik demek bu durum için de müsait değil - poşette satılan bir derginin sansürü eleştiren bir metni sahiplenmesi yerinde ancak.
"İşte şimdi kitaplardan neden nefret edilip korkulduğunu anlıyor musun? Onlar yaşamın yüzündeki gözenekleri gösterirler."** Şaire selam çakarak girdik madem, yine şairin sözleriyle kapatalım: "Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta, her şey naylondandı, o kadar."***
Her şeye rağmen, aydınlık günler dileklerimizle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder