O gece, iblis yeteneğini almaya geldiğinde, ne karşı koydu, ne de sızlandı. “Doğruya doğru,” dedi ve iblise bir gofretle bir bardak limonata ikram etti. “Harikaydı, görkemliydi, ama zamanım doldu, şimdi sen buradasın ve görevini yapıyorsun. İşini zorlaştırmak niyetinde değilim. Ama senin için sorun yaratmayacaksa, yeteneğimi almadan önce bana son bir öykü yazma fırsatı tanıyabilir misin? Son bir öykü ve tamam. Tadı damağımda kalsın diye.”
İblis gofretin yaldızlı kâğıdına baktı ve gofreti kabul etmekle hata ettiğini anladı. Hep bu iyi tipler uzatırdı işi zaten. İğrenç olanlarla hiçbir zaman sorun yaşamazdı. Kapıyı çalardın, ruhunu çıkarırdın, cırtcırdı açıp yeteneği alırdın ve iş biterdi. Sabaha kadar bağırıp çağırabilirdi adam. İblis sendin. Listeyi kontrol ederek işini görürdün. Ama bu iyi tipler, yumuşak yumuşak konuşup limonata ve gofret ikram edenler – ne denirdi ki onlara?
“Pekâlâ,” dedi iblis iç geçirerek, “son bir öykü. Kısa tut ama, tamam mı? Saat üçe geliyor, bugün iki kişiyi daha ziyaret etmeliyim.”
(Etgar Keret, Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü. Çeviren: Avi Pardo. Yeni Keret güzelliği, Buzdolabının Üstündeki Kız, çok yakında...)
bekliyoruz öyleyse.
YanıtlaSil