15 Eylül 2011 Perşembe

Manzara

Bir süredir öldürmekten ve yaratmaktan bahsedip duruyoruz, soyut alemlere dalarak dünyayı takip etmeyi bıraktığımızı sanmayın. (Ayrıca, mümkün mü ki?) BBC'de resmen dudak uçuklatan bir haber okudum geçen hafta; Tolstoy'un büyük romanı Anna Karenina'nın sinema uyarlaması için harekete geçilmiş sayın okuyucu, seni şimdiden uyarmak isterim. Senaryonun Tom Stoppard tarafından yazılacağı söyleniyor; Shakespeare in Love'ı değil de Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler'i anımsarsak eğer, bu henüz dudak uçuklatacak nitelikte değil, iyi bir haber bile sayılabilir. Kasta gelelim: Vronsky için Jude Law ve sıkı durun, Anna Karenina için Keira Knightley'nin adı geçiyor. Filmin çok iddialı olacağı söyleniyor; önceki uyarlamalarda Vivien Leigh, Greta Garbo ve Sophie Marceau Anna rolünü üstlenmişler, ancak BBC, bu uyarlamanın "asıl" olacağını iddia ediyor. Zaman zaman yazıyorum, kimi romanların sinema uyarlamaları karşısında son derece hassas bir bünyeye sahibim, Keira Knightley'e beslediğim antipati bir yana, Karayip Korsanları'nın prensesini Anna Karenina olarak görmeye dayanabileceğimi hiç sanmıyorum sevgili okuyucu. Jude Law ve Vronsky konusunu açmıyorum bile, dikkatinizi çekerim. Ha sevenleri vardır, o ayrı, sorun zaten bu aktör ve aktrisin şahsına dair değil, canlandıracakları karakterlerle (en azından benim nezdimde) aralarındaki uçuruma yönelik ( - neye dayanarak, görsel imgeleriyle özdeşleşmiş diğer karakterlere dayanarak söylüyorum bunu... Jude Law, Archie olmamış mıydı daha evvel? Kendisinin bir önceki sürümü sayılacak Hugh Grant'ten Vronsky olur mu mesela?) Fazla yakınmaya gerek yok, sanıyorum Karamazov Kardeşler yakın zamana değin dizi olarak izleniyordu TV'de, önümüzdeki sezon Kıvanç Tatlıtuğ falan Vronsky rolünde karşımıza çıkabilir, hiç belli olmaz, yakınma hakkımızı o zamanlara saklayalım.

Sonbaharla beraber ilginç kitaplar da boy göstermeye başladı yeniden raflarda; bunlardan biri, daha önce İngilizcesi yayımlanan Saf ve Düşünceli Romancı, madem Anna Karenina dedik, değinmemiz farz oldu. Orhan Pamuk, Saf ve Düşünceli Romancı'da manzaradan kesitler sunmayı sürdürüyor; okuma tecrübesi üzerinden kurguya ve hayata dair pencereler açıyor. Tolstoy'dan Anna Karenina'nın Moskova'dan St. Petersburg'a dönerken yaptığı tren yolculuğu sırasında kucağındaki kitabı okumakta güçlük çektiği pasajı alıntılayan Pamuk, "Anna elindeki romanı okuyamadığı için bizler Tolstoy'un Anna Karenina'sını okuyabiliyoruz," diyor. Pencerenin dışında salt 1870'lerin Rusya'sı değil, Anna Karenina'nın ruh halini de yansıtan bir manzara olduğu için...

Bir sinema filmi de, eninde sonunda, bir okumadır elbette ve siz siz olun, kendi okumalarınızdan şaşmayın.

Görselde bir başka beyazperde yıldızının, Anna Karina'nın gölgesini görüyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder