Kız arkadaşım Amerika’da birilerinin yalnızlığa karşı bir ilaç bulduğunu söyledi. Dün akşam Gece Hattı’nda duymuş, şimdi de ablasına ona bir kasa yollaması için özel ulakla mektup gönderiyor. Gece Hattı’nda ilacın Doğu Yakası'ndaki bütün eczanelerde bulunduğunu ve New York’ta peynir ekmek gibi sattığını söylemişler. İki türü varmış, damla ya da sprey. Kız arkadaşım damla sipariş etti. Kendini yalnız hissetmesin diye ozon tabakasına zarar vermenin âlemi yoktu.
Damlaları kulağına akıtıyordun ve yirmi dakika sonra kendini artık yalnız hissetmiyordun. Beyindeki kimyasal bir durumla ilgili olduğunu söylemişler radyoda, fakat kız arkadaşım söylenenleri izleyememiş. Tam olarak Marie Curie sayılmaz, benim kız arkadaşım. Biraz aptaldır hatta. Bütün gün oturup onu aldatacağımdan ve terk edeceğimden endişe eder. Fakat onu seviyorum, hem de deli gibi. Postaneden döndükten sonra artık benimle yaşamak zorunda olmadığını söyledi. Çünkü damlaların gelmesi gün meselesiymiş ve artık yalnız kalmaktan korkmuyormuş.
“Beni terk mi ediyorsun,” diye sordum. “Damlalar için mi? Neden?” Fakat onu seviyordum, hem de deli gibi. “Taşın istiyorsan,” dedim ona, “ama bilmeni isterim ki hiçbir iğrenç kulak damlası seni benim sevdiğim gibi sevemez.” Kulak damlaları ona hiçbir zaman ihanet de etmeyecekmiş ama. Öyle dedi bana, sonra da çıktı.
Sanki ben ihanet edebilirmişim gibi. (...)
(Görsel, Joe Sorren. Damlalar, yeni Etgar Keret kitabı Buzdolabının Üstündeki Kız'da yer alıyor. Çeviren, elbette ki Avi Pardo. Buzdolabının Üstündeki Kız, çok yakında...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder