13 Eylül 2010 Pazartesi

Sonuçta, sen kaybedersin

Woody Allen'ın tüm eserleri serisinin son halkası Eğrisi Doğrusu'nun hazırlıkları sürerken, sanatçının epey tepki almış olan meşhur bir beyanatıyla başlıyoruz haftaya. Allen, Spiegel dergisiye yaptığı söyleşide bir yönetmen olarak siyasi duruşuna yönelik soruyu şu şekilde cevaplamış.

(Filmlerimde siyasi olaylara tanık olamazsınız) çünkü politikayı ve dünyada olup biteni bir sanatçı olarak ilgilenmemi gerektirecek ölçüde derin bulmuyorum. Bir sinemacı olarak 11 Eylül ilgimi çekmiyor. Perspektifinizi geniş tutarsanız eğer, bu gibi olaylar çok minik kalıyor tarihin bütününde. Tarih boyunca olan şudur: o beni öldürür, ben onu öldürürüm. Sadece aksesuarlar ve aktörler fark eder. 2001'de bazı fanatikler Amerikalıları öldürdü, şimdi de bazı Amerikalılar Iraklıları öldürüyor. Ben çocukken Naziler Yahudileri öldürmüştü. Şimdi de bazı Yahudiler ve bazı Filistinliler birbirlerini öldürüyor. Siyasete bin yıllık bir çerçevede bakılırsa gelip geçici olduğu anlaşılır. Tarih sürekli tekerrür eder.

Bu beyanatıyla eleştirilerin hedefi olan Allen, daha önce de şunları söylemiş:

Hayat, çoğunlukla trajiktir. Doğarsın, nedenini bilmezsin. Buradasındır, nedenini bilmezsin. Gidersin, ölürsün. Ailen ölür. Dostların ölür. İnsanlar acı çeker. İnsanlar sürekli korku içinde yaşar. Dünya fakirlikle, çürümeyle, savaşla, Nazilerle ve tsunamilerle dolar taşar. Sonuçta, en sonunda, sen kaybedersin. Bunu yenemezsin.

Bir komedyen için oldukça karanlık sözler bunlar; ama Allen'ın varoluş karşısında duyduğu dehşetle motive olduğu ve ürettiği söylenebilir sanıyorum. Yukarıdaki resim Manhattan'dan, Meryl Streep Allen'a fena bozulmuş gibi durmakta. Eğrisi Doğrusu, çok yakında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder