20 Eylül 2010 Pazartesi

Sessizce anlatmak


"Bu ülkeye geldiğimde sessiz öyküler anlatıyordum. Öyküleri bana yanlış yapanlara anlatıyordum. Birisi tutup kuyrukta önüme geçtiğinde, beni görmezden geldiğinde, omuz attığında veya iteklediğinde gözlerimi dikiyor, sessizce öykümü tıslıyordum. Anlamıyorsunuz, diyordum. Gördüklerimi bilseniz ıstırabımın üzerine bir şeyler eklemeye kalkmazdınız. Ve o kişi görüş alanımdan çıkana dek neredeyse çiğ denecek fil eti yedikten sonra ölen Deng’i veya Arap atlılarının alıp götürdüğü ve yaşıyorlarsa satıldıkları adamlardan çoktan çocuk yapmış ikiz kız kardeşler Ahok ve Awach Ugieth’i anlatıyordum... Aklınız alıyor mu bunu? Kişiyle konuşmam bittiğinde öyküme devam eder; havaya, göğe, dünyadaki bütün insanlara ve göklerde dinleyen kim varsa ona anlatmayı sürdürürdüm... Hâlâ anlatıyorum ve artık sadece bana yanlış yapanlara değil, herkese anlatıyorum. Uyanık ve nefes aldığım her an öyküler fışkırıyor içimden ve herkes onları duysun istiyorum... Sessizce de olsa, had safhada güçsüz de olsa öykülerimi dünyaya anlatmak hem görevim hem hakkım.”

(Ne Nedir, Dave Eggers. Çeviren: Algan Sezgintüredi.)

Gözün tam önünde olanı yok saymak mümkün mü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder